Disiplinlerarası iletişim araştırmaları ve araştırma cesareti
Araştırma sürecinin özellikle kariyerinin başındaki araştırmacılar ve lisansüstü öğrenciler için zaman zaman çekingenlik ve özgüven eksikliğiyle gölgelendiğine şahit olmuşluğum vardır. Daha tecrübeli araştırmacıların eleştirilerine maruz kalma korkusu, genç araştırmacıların fikirlerini özgürce ifade etmelerini engelleyebilmektedir.
Akademik tartışmalara katılma konusunda tereddüt eden araştırmacıların en büyük kaygılarından birinin kendi meslektaşlarının eleştirileri olduğu, saygın bir hocadan gelecek sert bir eleştirinin genç bir araştırmacı için “ağır bir darbe” olabileceği düşüncesine sık rastlanır. Halbuki, her aşamada ortaya çıkabilen çekincelerin üstesinden gelmek için, merak duygusunu bastırmak yerine onu beslemek gerekir. Ünlü antropolog Zora Neale Hurston’un dediği gibi, “araştırma merakın resmileşmiş hâlidir; amaçlı bir şekilde kurcalayıp soruşturmaktır”. Dolayısıyla merak ettiğimiz bir konuda araştırma yapmak korkulacak bir şey değil; bilakis, aklımızdaki sorulara yanıt aradığımız zevkli bir süreç ve heyecan verici bir öğrenme yolculuğudur. Marie Curie’nin ifadesi bu bakımdan manidardır: “Hayatta hiçbir şey korkuyla yaklaşılmamalı, sadece anlaşılmalıdır. Şimdi daha fazla anlama zamanı, böylece daha az korkarız”. Bu perspektif, araştırmanın özünde mevcut olan keşif ve anlama tutkusunu öne çıkararak, genç bilim insanlarının özgüvenle yola çıkmalarını teşvik eder.
Günümüzün karmaşık sorunları ve araştırma konuları, tek bir disiplinin sınırlarını aşan bütüncül yaklaşımlar gerektiriyor. Bu nedenle, bence farklı alanlardaki yöntem ve bakış açılarını birleştirmek, bilimsel bilginin anlaşılmasını ve yayılmasını kolaylaştıran kilit bir stratejidir. Örneğin fen bilimlerinde geliştirilmiş nicel bir analiz yöntemi veya model, iletişim araştırmalarında yaratıcı bir şekilde kullanıldığında, hem ilgili konuyu derinlemesine anlamamızı sağlar hem de farklı disiplinler arasında ortak bir dil oluşturarak bilimsel bilgiyi daha geniş kitlelere ulaştırır. Nitekim disiplinlerarasılığın geniş bilimsel bağlamda ele alınması, çeşitli bilgi alanlarını bütünleştirecek uygun yöntemler sunarak çok yönlü olguları kavrayışımızı geliştirir. Üstelik, disiplinlerarasılığın daha sistemli bir hale gelmesiyle evrensel yöntemlerin gelişebileceği, bunun da yeniliği tetikleyip insanlığın karşılaştığı sorunları çözmede bilim insanlarını güçlendirebileceği öngörülüyor. Bu durum özellikle yapay zekâ alanındaki çalışmalar içi çok geçeli olacak. Kısacası, bir alandaki yöntemi diğer alanda uygulamak, bilimi parçalı bir tablo olmaktan çıkarıp daha birleşik (unified) bir bilim alanına doğru evrilmemize katkı sağlıyor.
Örneğin, disiplinlerarası........
© 12punto
