Güçlü ekonomi olmadan, güçlü dış politika olur mu?
Sıklıkla vurgulamakta yarar var, dış politika ile ekonomi politik arasında doğrudan ilişki vardır. İktisatçıların, kullanmayı sevdikleri tanımla, iktisat politikası bağımsız değişken, dış politika bağımlı değişkendir.
Tarih göstermiştir ki, iktisadi açıdan güçlü olmayan bir devlet, bağımsız dış politika izleyemez. Dışa bağımlı ekonomiyle, dışa bağımlı sanayiyle, bağımsız dış politika izlenemez. Bunu emperyalist merkezler iyi bildiklerinden, hedefe koydukları ülkenin iç pazarını, enerji kaynaklarını, yerüstü zenginliklerini elde etmek isterler öncelikle.
Bağımsız dış politika izlemek için bağımsız ekonomiye sahip olmak nasıl temel şart ise bağımsız ekonomi politikası izlemenin de belli şartları vardır: Üretim ekonomisi, verimlilik (kaynakların en doğru, en isabetli, en verimli şekilde kullanılması), planlı ekonomi, ithal ikameci politikalar (temel girdilerin yurt içinde üretilmesi) gibi… Bu liste daha da uzatılabilir elbette. Etkin, saygın, güçlü, şeffaf, hesap verebilen bir devlet, ekonomi politikalarında planlayıcı, düzenleyici, denetleyici, dengeleyici, bizzat girişimci olmalıdır. Piyasayı tamamen kendi kurallarına, toplumu piyasanın insafına terk etmemelidir.
Bağımsız ekonomi politikası izlemek için gereken diğer şart, öncelikle öz kaynaklara, ulusal tasarrufa güvenmektir. Dışarıdan borç, kredi almanın zorunlu olduğu hallerde de alınan borçları, büyük, kârlı, istihdam yaratan, ihracat yapan, teknoloji üreten, yüksek vergi veren, stratejik yatırımlar için kullanmaktır. İç pazarı, ardına kadar yabancı sermayeye açmak, sınırsızca ve sorumsuzca dış borç almak, serbest ticaret aldatmacasına, serbest rekabet yalanına teslim olmak, neo liberal reçeteleri, IMF ve Dünya Bankası programlarını takip etmek, sadece ekonomik bağımsızlığı sınırlamaz, siyasi bağımsızlığı da sınırlar. Maalesef Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararlarıyla girdiği yol bu yoldur. Üretime, ihracata, milli tasarrufa,........
© 12punto
