menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Attila İlhan’sız 20 yıl

23 0
17.06.2025

İlk kez, 1997 yılında, bir sonbahar günü, Taksim’de, Divan Pastanesi’nde buluşmuştuk onunla. Yanındaki duvarda, “Attila İlhan Burada Oturur” plaketi yazılı masada gazetelerini okuyordu. Çok heyecanlanmıştım karşısına oturunca. Aynı gazetede çalışıyorduk. Üstelik aynı yıl, hemen hemen aynı günlerde (1996 yılı Eylül ayı) başlamıştık Cumhuriyet’te. Telefonunu da gazetenin santral memuresinden almıştım zaten. Biraz da çekinerek arayıp, kendisiyle tanışmak istediğimi söylediğimde, hemen kabul etmiş, yeri ve saati söylemişti. “Bir isteğiniz, bir emriniz var mı?” diye sorduğumda da, gazetede biriken postalarını getirmemi rica etmişti nazikçe. Anlaşılan, gazeteye çok nadir geldiği gibi, postalarını alması için birilerini de çok seyrek gönderiyordu. Çünkü biriken postalarını, büyük, siyah bir torba ancak almıştı.

Sözleştiğimiz gün ve saatte, Divan Pastanesi’ndeydim. Hatta 10 dakika da önce gitmiştim randevumuza. Elimdeki büyük torbayı görünce, güldü. “Amma da birikmişler. Keşke hepsini taşımasaydın, yorulmuşsundur” dedi. Onu, o zamana dek, sadece televizyonda görmüştüm. Yaşına göre oldukça dinç görünüyordu. Kısa bir tanışma faslından sonra, sohbetimiz koyulaştı. Bir saatlik randevu, benim bilgi açlığımdan kaynaklanan sorularla 2,5 saati geçti. Sorularımı çok babacan bir tavırla, bir öğretmen sabrıyla yanıtlamıştı. Birlikte kalktık masadan. Postaları çok ağır olduğu için, taksiye bindi. Divan Pastanesi’ne yürüyerek gelip, yürüyerek gittiğini öğrenmiştim sohbetimiz sırasında.

İlişkimiz daha sonra, sık telefonlaşmalar ve görüşmelerle sürdü. Artık ona Attila Ağabey diyordum. Divan’daki buluşmaların yerini bir süre sonra, The Marmara Oteli’nin kafesindeki görüşmeler aldı. Hep köşede, camın kenarında oturuyordu. Buluşmalarımıza elimde not defteriyle gider, sürekli not alırdım. Bazen arkadaşlarım da eşlik ederlerdi bana. Konuşmalarımız siyaset ağırlıklı olurdu. Ara sıra gelip selam verenleri, hal hatır soranları, kitap imzalatanları hep tevazuuyla, sevgiyle, saygıyla karşılardı. The Marmara Oteli’nden sonra bir süre Bilgi Yayınevi’nin İstiklal Caddesi’ndeki ofisinde, sonrasında da Gezi Pastanesi’nde devam etti sohbetlerimiz.

Sohbetlerimizde şiire, edebiyata, romana pek girmezdim. Sultan Galiyef’den İsmet Paşa’ya, solculuktan sağcılığa, küreselleşmeden ulusalcılığa, Türkiye’den ABD’ye dek, siyasi konularda aklıma ne geliyorsa sorardım. Müthiş zekâsı ve tahlil yeteneğinin yanı sıra, çalışma disiplini de beni çok etkilerdi. Önündeki kâğıtlara ya not alır, ya da Fransızca dergilerden kısa çeviriler yapardı, yazılarında kullanmak üzere. Nasıl yazı yazdığını, gazeteye yazılarını nasıl da yedekli olarak yolladığını, roman için, şiir için, gazete yazıları için nasıl zaman ayırdığını, çalışma temposunu ve süresini nasıl ayarladığını öğrendikçe, hayranlığım daha da artıyordu.

Yazı kadrosunda olduğum Jeopolitik, Bizim Yurdumuz, Ulusal gibi dergiler için söyleşi isteklerimi hep büyük bir nezaket ve içtenlikle kabul ederdi. Attila Ağabey ile en çok söyleşi yapan gazetecilerden biri olmuştum neredeyse. Zamanla ilişkimiz geliştiği için, özel konulara da girebiliyordum. Evlilik gibi, kadınlar gibi, aşk gibi, yemek zevki, Paris’teki günleri gibi. Evlenirken eşinin önüne koyduğu şartlar, doğrusu çok hoşuma gitmişti: “Çocuk istemek yok, araba sürmemi istemek yok, ilişkimize aileleri karıştırmak yok”.

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki politikası ve bu dönemde Türk dünyasına, mazlum milletlere dönük bakışını çok merak ediyor, onun yazılarıyla konuya olan ilgim daha da artıyordu. Özellikle Sultan Galiyef hakkında yazdıkları, çığır açıcıydı. Bu konuyu doktora tezi olarak almamda etkisi, tezin tamamlanmasında katkısı çok büyük oldu Attila İlhan’ın. Büyük bir sabır ve cömertlikle, bildiklerini paylaştı benimle. Yanlışlarımı düzeltti, doğruları gösterdi. Sadece ağabeylik değil, hocalık, danışmanlık da yapıyordu bana. Tezin, kitap olarak çıkmasında da emeği büyük olmuştu. Tam da o dönemde askere gittiğimde, benim için en büyük........

© 12punto