menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Narin cinayetinde medyanın yargıyı etkileyen 12 yanlışı

10 0
14.08.2025

Narin Güran cinayeti, son yılların en medyatik davasına konu oldu. Yargılama başladı bitti, aileden üç kişi müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Fakat ne medyanın çok bilen uzmanları ne ekranların değerli yorumcuları ne de jandarma, polis ve nihayetinde yargı bu cinayeti tam olarak aydınlatabildi.

Bu bir iddia değil. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında bile cinayetin nasıl işlendiğine dair bütünlüklü bir öykü kurulamıyor; cinayetin nedeninin belirlenemediği de açıkça kabul ediliyor. Ayrıca Mahkeme, Salim Güran’ın cesedi kendisinin götürüp dereye saklamak yerine neden Nevzat Bahtiyar’a vererek (hâlâ öğrenilemeyen) çok önemli sırrına ortak ettiği sorusunun yanıtını da bulamadı.

Nitekim istinafta dairenin onay kararına muhalefet eden Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi Başkanı da cinayetin nedeninin ve işlenme biçiminin saptanamadığını özellikle vurguluyordu. Daire Başkanı, soruşturma ve yargılamadaki hukuki eksiklikleri 14 madde halinde sıralamıştı.

Başkan’ın ayrıntılı karşı oy yazısında en çok dikkatimi çeken, “sosyal medya ve TV bültenlerinde yapılan haber ve tartışma içerikleri sonrasında değişen yeni duruma göre sanıkların ifadelerinde değişiklikler olduğunun” altını çizmesiydi. Medyanın yargılamadaki etkisini, ifadelerde açıkça gözlemlemişti Başkan.

“Sanık Nevzat’ın mahkememizce itibar edilen beyanları…”

Daire Başkanı’nın, medyada ilgi görmeyen karşı oy yazısını “Güran ailesi ya gerçekten suçsuzsa” başlığıyla kaleme aldım. Böylece Başkan’ın belirttiği hukuki eksiklikler konusunda medyanın dikkatini çekmeye çalıştım.

Tabii Başkan’ın saptamalarını okuyunca benim zihnimde de “Acaba medya bu soruşturmada ve davada ne kadar etkili oldu?” sorusu oluştu. Bu soruya yanıt bulmak için mahkemenin gerekçeli kararını dikkatle inceledim.

Mahkeme, her ne kadar raporlar, HTS kayıtları ile daraltılmış baz verileri gibi kanıtlardan bahsetse de kararın asıl dayanağı Nevzat Bahtiyar’ın ifadeleriydi. Ayrıca mahkeme Salim, Yüksel ve Enes başta olmak üzere Güran ailesinden hiç kimsenin ifadesini doğru kabul etmemiş, Nevzat Bahtiyar’ın anlatımını esas almıştı. Nitekim gerekçeli kararda “Sanık Nevzat’ın mahkememizce itibar edilen beyanları…” deniyordu. Bu sayede Nevzat Bahtiyar, 4 buçuk yıl hapis cezası ile kurtulmuştu.

Düşünebiliyor musunuz? Mahkeme ağırlıklı olarak bir sanığın ifadesine dayanarak karar vermiş, ama aslında o sanığın ifadesi de medyadaki haber ve konuşmalarla değişmiş! O sanık en az üç defa ifade değiştirmiş, olayın oluş şeklini üçünde de farklı anlatmış!

Hal böyle olunca medyanın bu süreçteki etkisini ve gazetecilik hatalarını ortaya çıkarabilmek için o günlere gitmek, o dönemdeki haberleri, yorumları ve hatta TV programlarını taramam gerektiğini düşündüm.

Önce Narin’in kaybolduğu 21 Ağustos 2024’ten yargılamanın başladığı ilk günlere kadar geçen sürede medyadaki haber ve yorumları topladım. Böylece hem kendime bir yol haritası hazırlamış oldum, hem de incelememi okuyanların, o günlerde medyada oluşan havayı görebilmeleri için akış tablosu ortaya çıkardım. (*)

Kırılma noktası

Bu cinayet ve davanın medyadaki öyküsü, Narin’in, kaybolmasından bir gün sonra 3 kilometre ötede kırmızı terliğinin tekinin bulunduğu haberleriyle başladı.

Hemen ardından da terliğin Narin’e ait olmadığı haberleri yayımlandı. Asılsız ihbarlar yağdığı ve sonra ağabey Enes Güran’ın kolunda diş izleri ve sırtında çizikler olduğu haberlerini, jandarmanın aile fertlerini çapraz sorguya aldığı ve aracında Narin’in DNA’sı bulunan amcanın gözaltına alındığı haberleri izledi.

Sanırım kırılma noktası burası oldu; henüz Narin’in cesedi bulunamamıştı, takvimler 1 Eylül 2024’ü gösteriyordu. O günden itibaren medyada şüpheler Güran ailesi üzerinde toplandı.

Sonra da Narin’in cenaze töreni sırasında köyden bir kadının kalabalığa “Gidin yalan konuşun, tamam” diye bağırması ve AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun Sözcü TV’ye “Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız” sözleri, medyanın artık tümüyle aile üzerinde yoğunlaşmasına neden olan önemli gelişmelerdi.

Enteresandır, bu dönemde şüphelilerin ifadeleri ve soruşturmadaki hemen her gelişme, üzerinden saatler geçmeden medyaya yansıyordu. Görünen o ki, gizlilik kararı alınmasını isteyen savcılık da bundan sanki pek rahatsız değildi.

Aileyi önce medya suçladı

Narin’in toprağa verilmesinden sonra kardeşinin de öldürülmüş olduğu, Tavşantepe’nin kimine göre korucu, kimine göre de Hizbullah köyü olduğu, köyde gayri ahlaki ilişkiler yaşandığı, Narin’in görmesi istenmeyen bir ilişkiye tanık olduğu için öldürüldüğü, bütün Güran ailesinin işin içinde olduğu, aramalar sırasında jandarmayı yanlış yönlendirdikleri gibi haber ve yorumlar ardı ardına sökün etti.

Ailenin suçlu olduğu ifade edilirken Narin’e ait olmadığı sonradan ortaya çıkan kırmızı terlik tekinin Suriyelilerin çadırının yakınına konmasından ve bu konuda çelişkili ifadelerden söz ediliyordu. Bir de jandarmanın sahte ihbarlarla yanlış yönlendirildiği ve 24 Ağustos akşamı köyde yangın çıkarıldığı üzerinde duruluyordu.

Aslında mahkemeden önce Nevzat Bahtiyar’a inanan, onun anlatımını gerçek kabul eden, medyanın ta kendisiydi. Hem de iktidar medyası ile muhalif medya arasında bu konuda neredeyse görüş birliği oluşmuştu.

10 Eylül’de, yakalanmasının hemen ardından Nevzat Bahtiyar hakkındaki ilk haberlerde hep “İtiraf” ve “İtirafçı” başlıkları kullanılıyordu. Akşam, Habertürk, Haber Global, Hürriyet, Medyascope, Sabah ve Sözcü TV’deki haberlerde bu söylem hâkimdi.

Oysa Nevzat Bahtiyar’ın ne kadar doğru söylediği belirsizdi, ifadeleri birbiriyle çelişiyordu. Buna rağmen medyada cinayeti Nevzat Bahtiyar’ın kendisinin işlemiş olduğu olasılığı üzerinde hiç durulmuyor; bu olasılıktan söz edilmiyordu.

Özellikle TV’lerdeki yorumcular, uzmanlar ve yazarların tespitleri, “Aslında bütün köy cinayeti biliyor ve gizliyor”, “Kolektif cinayet” yargısına evrildi. Oluşan kanaatler, gerçeğe ulaşılmış, kanıtlanmış gibi savunuluyordu.

Örneğin, Star TV’nin ana haberini sunan Nazlı Çelik, “Herkes sustu; herkes gözlerini yumdu, cinayetin üzerini örttü, duymamış görmemiş bilmemiş gibi yaptı. Koskoca bir aile mensuplarından oluşan köy, insanlıklarını unuttu” diye hüküm ilan ediyor; Fatih Portakal da Sözcü TV’de “Karanlık bir aile” diye damgalıyordu.

Hürriyet de somut veriler olmadan “Şeytan üçgeni: Bütün aile işin içinde” haberini manşete çıkardı. Başka bir haberinde de bazı köylülerin Narin’in cesedinin bulunmasından önce evlerine kamera taktırmasını “Narin’in öldürüldüğünü önceden bildikleri”nin işareti olarak yorumladı.

Now TV ve A Haber’de de “Narin’in öldürüldüğünü biliyorlardı ve cesedin evlerinin yakınına bırakılmasını engellemek için bunları yaptılar” gibi değerlendirmeler yapılıyordu. Halk TV’de de “Birçok kişinin bu konuda önceden bilgisi var. Köyde gözaltına alınanların yüzde 80’inin, çoğunun, telefonlarını değiştirdiği ve temizlediği, WhatsApp görüşmelerini sildiği de kolluk ifadelerinde telefonlar üzerinde yapılan çalışmalarda ortaya çıkan bir gerçek” deniyordu.

Oysa köydeki neredeyse herkesin telefonlarını sildiği doğru değildi. Nitekim Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren bile bir duruşma sırasında “Bütün Güran ailesi, pardon bütün demeyeyim, 6-7 kişi, isim saymayacağım. …telefonundaki bütün görüşme kayıtlarını silmiş” dedi. Narin’in öldürülmesi davasına ek olarak açılan “Suçluyu kayırma davası”nda da sadece amca Fuat Güran’ın telefon kayıtlarını sildiği tespiti yapıldı!

Medya taraf olmuştu

Aslında bu soruşturma ve dava sırasında olmaması gereken olmuş, medyanın büyük bölümü taraf olmuştu. Tavşantepe Köyü’ne karargâh kuran gazeteciler arasında da kendisini, polis ya da savcı olarak görmeye başlayanlar ağırlıktaydı. Haberlerde, yorumlarda, ekranlardaki tartışmalarda çoğunlukla amca Salim, anne Yüksel ve ağabey Enes Güran’ın bu cinayeti işledikleri kanaatiyle yayınlar yapılıyordu.

Sonuç olarak cinayet davası başlamadan günler önce medya, bütün köyün cinayeti önceden bildiği ve gizlediği efsanesini yaratmıştı. Böyle bir efsane yaratılınca da mahkemenin kararı kimseyi şaşırtmadı. Karar, olduğu gibi kabul edildi, medyada yeterince tartışılmadı.

Sabah gazetesinde olduğu gibi “Davası bitti, katili hâlâ yok” haberleri çıksa da medya bu davayı, istinafta onay, temyize başvuru ve tahliye isteminin reddi gibi küçük haberlerle geçiştirip, arşivlerde yıllanmaya bıraktı.

Davayla ilgili son günlerde iki gelişme yaşandı; birincisi Diyarbakır Jandarma Komutanı Tümgeneral Selçuk Yıldırım’ın merkeze çekilmesiydi. Yıldırım’ın, soruşturma sırasındaki açıklamalarının, Ankara’da ve Jandarma Genel Komutanlığı’nda rahatsızlık yarattığı öne sürüldü. İkincisi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da cezaların onanmasına yönelik tebliğname hazırladı. Artık bu dosya temiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesi önünde…

Ben de biraz zaman alan incelememi tamamladım; Narin Güran cinayetiyle ilgili soruşturma ve yargı sürecinde etkili olan, ama sonradan yanlış olduğu net biçimde ortaya çıkan haber ve yorumları listeledim. Aslında çalışmaya devam etsem belki sayı artacaktı, ama ben 12’de durmaya karar verdim; yazı hem çok uzayacak hem de daha çok zaman harcamam gerekecekti.

Zaten 12 yanlış, Narin Güran dosyasında nasıl bir gazetecilik çizgisi izlendiğini göstermeye yetiyor. İşte medyadaki taramam ile mahkemenin gerekçeli kararı ve istinaf kararını inceleyerek saptadığım, kamuoyunu ve mahkemeyi de etkileyen, ama yanlış olduğu sonradan ortaya çıkan 12 başlık şöyle:

Yanlış 1- Benzin istasyonu çalışanı: “Narin, amcasının aracında baygın yatıyordu!”

Amca Salim Güran’ın 31 Ağustos’ta gözaltına alınıp, 2 Eylül’de tutuklandığı sırada henüz Narin’in cesedi bulunamamış, Nevzat Bahtiyar da yakalanmamıştı.

Gözaltının duyulmasının hemen ardından Akşam gazetesinde “Boğma kanıtı arabada: Koltuk ve direksiyonda ölüm sıvısı var” başlıklı bir haber yayımlandı. Aracın şoför koltuğunun oturma kısmında Narin’in DNA’sının bulunması, haber kanallarındaki tartışma programlarında da amca Salim’in suçlu olabileceğinin kanıtı olarak heyecan dalgası yarattı.

Medya bu iz üzerinden ilerledi. 4 Eylül’de, “Türkiye 15 gündür Narin’i arıyor: Benzin istasyonu çalışanından korkunç iddia! Amcasının aracında baygın mı yatıyordu?” haberleri yayımlandı. A Haber, Gerçek Gündem, Halk TV, Takvim, CNN Türk, Karar, T24 ve Türkiye’de yayımlanan bu haberler, “Murat Çınar Çatalca adlı bir benzin istasyonu çalışanının sosyal medyada yaptığı paylaşıma” dayanıyordu.

Bu kişi, Salim Güran’ın, o gün benzin istasyonundan sadece ıslak mendil aldığını, Narin’in, ön koltukta bir battaniyeye sarılı halde “baygın ya da elle boğulmuş” vaziyette yattığını, görüntülerin de jandarmaya teslim edildiğini yazmıştı.

Doğrusu: Öyle bir benzin istasyonu çalışanı yoktu, hesap da sahteydi

Nevzat Bahtiyar, yakalandıktan sonra 9 Eylül’deki ilk savcılık ifadesinde “Salim Güran’ın arabasının içinde battaniyeye sarılı bir şeyi gösterip ‘Bunu yok edeceksin’ dediğini, Narin’in cesedini Salim Güran’ın aracında görüp oradan aldığını söyledi. Hatta bu ifadesini, kamera ile de görüntülenen “yer gösterme ve keşif” sırasında da aynen tekrarladı. Bu ifadeleri “benzin istasyonu çalışanı”nın sosyal medyadaki paylaşımıyla uyuyordu! 10 Eylül’deki ikinci ifadesinde Salim ile görüşmelerini ve öbür ayrıntıları farklı anlatsa da yine cesedi arabadan aldığını söyledi.

Fakat Nevzat Bahtiyar, 21 Eylül’deki savcılık ifadesinde Narin’in cesedini Salim Güran’ın aracından aldığı söylemini tamamen değiştirdi:

“Salim Güran beni çağırdı. Birlikte Arif’in evine gittik. Narin Güran’ın yerde hareketsiz yatar vaziyette olduğunu gördüm. Battaniyeye koyduktan sonra Salim Güran cesedi bana verdi. Ben de cesedi kucağıma alarak çıktım ve aracıma koymak üzere ikametime doğru indim.”

Narin’in cesedini Güran ailesinin evinden aldığı söylemi, cinayete ilişkin daha önceki anlatımını altüst ediyor; ilk iki ifadesinin büyük bölümünü silip atıyordu.

Nevzat Bahtiyar’ın ifade değişikliğiyle ilgisi olup olmadığı bilinemiyor; ama ifade değişikliğinden kısa süre sonra “benzin istasyonu çalışanı” adına açılan Facebook hesabının sahte olduğu, böyle bir çalışan olmadığı, paylaşılan bilginin de gerçek olmadığı ortaya çıktı. 2 Ekim’de bu yönde haberler yayımlandı.

Mahkeme, Nevzat Bahtiyar’ın duruşmalarda da tekrarladığı “cesedi evden aldığı, önce ahırına götürdüğü, orada çuvala koyarak kendi arabasıyla Eğertutmaz Deresi’ne taşıdığı” yolundaki son ifadesini gerçek kabul etti. Böylece mahkeme, Narin’in, amcası Salim’in aracında öldürülmediği ve cesedin de o arabayla taşınmadığı sonucuna varmış oldu.

Ancak yine de mahkeme Nevzat Bahtiyar’ın “Narin Güran’ın ağzında köpük şeklinde sıvı vardı” sözlerine dayanarak, bu sıvının Salim Güran’ın eline bulaşmış olabileceği, onun da elini koltuğa silmiş olabileceği kanaatindeydi. Salim Güran bu suçlamayı da “Kesinlikle hayır” diyerek reddetti, “Arabamda Narin’in DNA’sının çıkması normaldir, çıkmasa şaşardım. Aile arabasıdır” dedi.

Ama mahkemenin gerekçeli kararında, “Narin öldürüldükten sonra Narin’in bizzat kendisinin ya da Narin’in cansız bedenine temas etmiş bir nesnenin Salim’in aracı ile taşındığı açıkça ortadır” dendi. Mahkeme, kanıta değil, varsayıma dayanarak karar vermiş oldu; ama istinaf kararına muhalefet eden Daire Başkanı da bu konuda eksik soruşturma yapıldığına dikkat çekti.

Gerçi battaniye bulunamadı, “benzin istasyonu çalışanı” da sahte çıktı; ama Narin’in cesedi henüz bulunmadan önce yayımlanan “Benzin istasyonu çalışanından korkunç iddia! Amcasının aracında baygın mı yatıyordu?” haberleri, amca Salim Güran’ın ve ailenin suçlu olarak algılanmasına katkıda bulunmuş oldu.

Yanlış 2- Narin, amcasıyla annesi arasındaki yasak ilişkiyi gördüğü için öldürüldü!

Narin’in 21 Ağustos’ta kaybolmasından bir hafta kadar sonra ağabeyi Enes’in, amcası Salim Güran’ın ve ardından tüm aile fertlerinin gözaltına alınmasıyla birlikte medyada çeşitli senaryolar yazılmaya başladı. Çoğunlukla da Narin’in görmemesi gereken bir olayı gördüğü için öldürülmüş olabileceği dillendiriliyordu.

Aslında Nevzat Bahtiyar’ın yakalandıktan sonra 9 Eylül’de jandarmada verdiği ilk ifadede amca Salim Güran ile anne Yüksel Güran arasında ilişkiye dair bir iddia yoktu. 10 Eylül’deki sorgusunda ilk ifadesine “cinsel ilişki” eklemeleri yaparak, “Narin’i neden ve nasıl öldürdüğünü sormadım ve bilmiyorum. Ancak mahallede Salim Güran‘ın, Narin’in annesi Yüksel Güran ve kendi amcasının eşi olan M.G. ile ilişkilerinin olduğu konuşuluyordu” dedi.

Nevzat Bahtiyar’ın ifadesinde bir gün arayla böyle bir değişiklik olmasının nedeni bilinmiyor tabii ki. Ama Didem Arslan Yılmaz, 9 Eylül’de, Show TV’deki programında “Yüzde 99 diyorum. Anne ile amca arasında, haber kaynağıma göre, bir ilişki var. Cinayetin nedeni çocuk, annesi ile amcasının arasındaki ilişkiye şahit oluyor iddiaya göre…” demiş, bu doğrultudaki söylentiler hızla yayılmıştı.

Hemen ardından medyada da “yasak ilişki” haberleri yoğunlaşmıştı. 11 Eylül’de Hürriyet’in “Narin cinayetinde dört senaryo” manşetinde senaryolardan biri de “Yasak ilişkiyi mi gördü?” başlığını taşıyordu. Hande Fırat da yazısında “Üst düzey yetkililere göre Narin kendi evlerinde bir sahneye tanık olduğu için öldürülmüş olabilir” sözlerine yer veriyordu.

Hürriyet, 17 Eylül’de de “Evde plan, ahırda cinayet: Narin evlerinde amcası, annesi ve bir yengesinin dahil olduğu üçlü çarpık ilişkiye tanık oldu”, Show TV de “Karanlık köydeki çarpık ilişkiler, korkunç sırlar ortaya döküldü” haberi ile “yasak ilişki” iddialarını zirveye taşıdılar.

Sözcü TV’de “Narin’in ölümünde akıl almaz olaylar! Amcası babası çıkabilir!” başlıklı haberle amca ile anne arasındaki ilişki iddiası daha da ileri bir boyuta taşındı.

Nevzat Bahtiyar da 10 gün kadar sonra verdiği üçüncü ifadesinde Salim Güran’ın kendisine “Yüksel’le birlikte olduğumuzu gördüğü için Narin’i öldürdüm” dediğini öne sürdü. Ondan sonra da medyada Sabah’ta olduğu gibi “Yasak ilişki itirafı: Narin’i dereye gömen caninin, katil amcanın yasak ilişkilerini de itiraf ettiği ortaya çıktı” haberleri aldı başını gitti.

Doğrusu: Amca ve anne arasında cinsel ilişki yok

Nevzat Bahtiyar, Narin’in, Salim ve Yüksel Güran arasında ilişkiyi gördüğü için öldürüldüğü iddiasını mahkemede de yineledi. Ama iddiası pek de inandırıcı olmamış olacak ki, mahkeme başkanı, Narin’in eve giden patikada en son görüldüğü saat ile Nevzat’ın eve gittiği dakikaların birbirine yakın olduğunu anımsatarak, “Hangi arada Yüksel ile ilişkiye girdi de Narin gördü?” diye sordu. Nevzat Bahtiyar bu soruya “Bilmiyorum. Görmemiştim” yanıtını verdi. Salim ve Yüksel Güran da “iftira” diyerek bu iddiayı şiddetle reddetti.

Nitekim mahkemenin gerekçeli kararında da “sanık Yüksel’in, sanık Salim ile olay sırasında bir ilişkilerinin olmadığı kanaatinin uyandığı” vurgulandı. Fakat mahkeme yine de Nevzat Bahtiyar’ın anlatımını doğru, Salim Güran’ın savunmasını ise yalan olarak kabul etti. Bu kabul, mahkemenin gerekçeli kararında “Sanık Salim’in iştirak halinde maktul Narin’i nedeni mahkememizce de anlaşılamayan bir sebepten dolayı öldürdükleri için asıl nedeni gizlemek maksadıyla sanık Nevzat’a bu şekilde beyanda bulunduğu” kanaatine dayandırıldı.

Mahkeme böylece Salim Güran’ın, kardeşinin eşi Yüksel Güran ile “cinsel ilişki”den daha önemli bir nedeni saklamak için cinayet işlediğini, ama bu cinayeti gizleme işini de her nedense Nevzat Bahtiyar’a verdiği gibi bir yargıya ulaşıyordu. Ancak mahkeme, o çok önemli “asıl maksadı” da bulamamıştı.

İstinaf kararına muhalefet eden Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi Başkanı ise mahkemenin bu kararını “akla, mantığa ve hayatın olağan akışına, bölgenin ataerkil özellikli yapısına aykırı” buldu. Başkan, “Yüksel ve Salim’in ilişkisinin görülmesinden ve duyulmasından daha önemlisi, Narin’in öldürülmesi için asıl maksadın ne olduğu hususunda deliller kapsamında bir kanaat belirtilmeyip, soyut varsayıma dayalı niyet okuması şeklinde varılan kanaat ve gerekçe hukuka aykırıdır” görüşünü dile getirdi.

Yanlış 3- Narin’in ablası da evde merdivenden itilerek öldürüldü!

Narin’in öldürüldüğünün belli olması ve aile fertlerinin gözaltına........

© 12punto