Trump'ın Çin takıntısıyla Modi'nin iktidar hırsının çarpan etkisi...
Geçen hafta, Pakistan-Hindistan geriliminin topyekûn bir savaşı tetikleme ihtimali üzerinde durmuş, meselenin arka planı için bugüne randevu vermiştik.
Krizin görünür gerekçesi, bir turizm merkezi olan Himalayalar'ın Pahalgam bölgesindeki Baisaran Vadisi'nde meydana gelen terör saldırısıydı.
Sorumluluğunu adı pek duyulmamış “Keşmir Direnişi” adlı bir grup üstlenmişti. Hindistan'a göre bu örgüt, Pakistan merkezli Leşker-i Tayyibe ve Hizbul Mücahidin ile bağlantılıydı.
Ancak Pakistan suçlamaları ilk günden reddetmişti.
Onlara göre bu bir “sahte bayrak” operasyonuydu.
“Sahte bayrak” istihbarat örgütlerinin “Halkı kışkırtmak ya da yönlendirmek için kendi yaptıkları bazı olayları hedefteki kişiler yürütüyor gibi göstererek kamuyu aldatmak için tasarladıkları gizli operasyonlar” şeklinde tanımlanıyor.
Yani birileri iki ülkeyi savaşa sürüklemek için terör saldırısı planlamış ve uygulamaya koymuştu.
Ne kadar gerçeği yansıtıyor, şimdilik bir şey söylemek zor ama burada dikkat çeken Hindistan'ın yaklaşımıydı.
Terör saldırısından sonra hızla İndus meselesini gündeme taşıyıp krizi tırmandırdı. “Suyunuzu keseriz” diye tehdit etti, İslamabad'dakilerin bam teline bastı.
Bunun, Pakistan için “savaş sebebi” olduğunu elbette biliyorlardı.
Zurnanın zırt dediği yer zaten burası.
Açıklamalar bir anlık kızgınlıkla yapılmış değildi.
Hindistan Başbakanı Modi'nin iktidarını koruması için halkını kendi arkasında birleştirecek bir krize ihtiyacı vardı.
Çünkü geçen yıl yapılan seçimlerde lideri olduğu olduğu Bharatiya Janata Partisi, 10 yıl aradan sonra ilk kez tek başına çoğunluğu sağlayamamış, Ulusal Kongre Partisi öncülüğünde kurulan Ulusal Kalkınma Kapsamlı İttifakı anketlerdeki tahminlerin çok üzerinde oy almıştı.
Yani koltuğu sallanıyordu!
Tabi bu, alarm zillerinin çalmasına neden oldu.
Ez cümle, Pakistan'a karşı elde edilecek bir zafer,........
© 12punto
