menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Nesil Serbest Bölgeler: Türkiye’nin Küresel Rekabetteki Lojistik Kozu

13 0
09.04.2025

Son yıllarda küresel tedarik zincirleri, jeopolitik sarsıntılar ve ticaret savaşlarıyla sarsıldı. Çin merkezli üretim modellerinin sorgulanması, bazı Batılı şirketlerin üretimlerini Asya dışına kaydırmaya başlaması ve artan korumacı politikalar, Türkiye gibi jeopolitik avantajlara sahip ülkeler için tarihi bir fırsat doğurdu. Bu süreçte serbest bölgeler, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda jeopolitik birer kaldıraç haline geldi.

Geleneksel anlamda vergi avantajı ve bürokratik kolaylıklarla tanımlanan serbest bölgeler, artık daha fazlasını vaat ediyor. Kaliteli altyapı, güvenli hukuk ortamı, lojistik erişim ve uluslararası pazarlara entegrasyon gibi faktörler, bu bölgelerin küresel rekabet gücünü belirliyor.
140’tan fazla ülkede faaliyet gösteren yaklaşık 5.400 serbest bölge arasında fark yaratmak isteyen ülkeler, “yeni nesil” anlayışa geçmek zorunda.

Türkiye, serbest bölge kavramını 1980’li yıllarda Turgut Özal döneminde benimseyerek, ihracata dayalı kalkınma stratejisinin bir parçası haline getirdi. Ege Serbest Bölgesi gibi başarılı örnekler üzerinden büyüyen bu model, uzun süre bölgesel kalkınmayı destekledi. Ancak küresel trendler, artık daha iddialı ve entegre çözümleri gerekli kılıyor.

Bu bağlamda, Batı Anadolu Serbest Bölgesi (BASBAŞ) gibi projeler dikkat çekici bir paradigma değişiminin işaretini veriyor.

İzmir’in Bergama ilçesinde 2,5 milyon metrekarelik bir alanda kurulan BASBAŞ, Aliağa Limanı’na, İstanbul-İzmir Otoyolu’na ve 1915 Çanakkale Köprüsü’ne olan yakınlığıyla dikkat çekiyor. Bu avantajlar, bölgeyi özellikle Avrupa pazarına tedarik sağlamak isteyen Uzakdoğulu ve Amerikalı şirketler için cazip hale getiriyor.

2023 Temmuz’unda altyapısı tamamlanan bölgede ilk üretime başlayan şirket ABD merkezli olurken, 2025 sonuna kadar 15 firmanın faaliyete geçmesi ve yıllık 500 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaşılması hedefleniyor.

Otomotiv, yenilenebilir enerji ve makine sektörlerine odaklanan BASBAŞ, yalnızca montaj veya düşük maliyetli üretim değil; yüksek teknolojiye dayalı, sürdürülebilir ve uzun vadeli yatırımları hedefliyor. Bu yönüyle Türkiye’nin sanayi politikalarıyla da uyumlu bir model sunuyor.

Amaç, yıl sonuna kadar 7 bin, uzun vadede ise 20 bin kişilik yalnızca ekonomik değil, sosyal anlamda da bölgeye dinamizm kazandırmak.

Serbest bölgelerin dünya çapında başarıya ulaşmasında sadece yatırım çekmek değil, uzun vadeli bir sanayi ve inovasyon ekosistemi oluşturmak da belirleyici oluyor.

Bugün Singapur’dan BAE’ye, Çin’den Fas’a........

© 10 Haber