Modern yaşamın ritmi, baş döndürücü bir hızla akıyor. Teknoloji, ekonomi, küresel belirsizlikler… Tüm bunlar, ister farkında olalım ister olmayalım, hayatımızda küçük sarsıntılar yaratıyor.

Ama aslında koçluğa duyulan ihtiyaç, sadece büyük krizlerin ortasında değil — tam da “her şey yolundaymış gibi görünen” zamanlarda başlıyor.

Hayatta öyle anlar vardır ki, dışarıdan sakin ve sıradan görünen bir değişiklik bile içimizde büyük çalkantılar yaratabilir.

Yakın birini kaybettiğimizde, bir taşınma süreci yaşadığımızda, ebeveyn olduğumuzda ya da çocuklarımız yuvadan uçtuğunda…

İşten ayrıldığımızda ya da terfi ettiğimizde…

Bazen yalnızca bir sabah uyanırız ve bildiğimiz hayat bize yabancı gelmeye başlar.

Böyle zamanlarda “Ben kimim artık?” ya da “Neyi gerçekten istiyorum?” gibi sorular zihnimizin arka planında çınlamaya başlar.

İşte bu sessiz eşiklerde, koçluk yalnızca bir yön tayini değil — bir aynaya bakmak, kendi iç sesimizi yeniden duymaktır.

Koçluk; sizi hedeflerinize taşıyan bir rota çizerken, aynı zamanda kendinize dair unuttuğunuz parçaları bulmanıza yardımcı olur. Sadece nereye gideceğinizi değil, nasıl gittiğinizi de önemser.

Çünkü yaşamda yaşadığımız basit bir tıkanıklık bile — bir kararsızlık, ertelenmiş bir adım, bilinçsizce tekrarlanan davranış kalıpları — tüm dengeyi sarsabilir.

Koçluk bu “iç düğümleri” fark etmenizi sağlar ve onları çözebilmeniz için profesyonel bir alan sunar.

Ancak koçluk, kısa vadeli bir motivasyon konuşması ya da iyi niyetli bir dost tavsiyesi değildir.

Profesyonel koçluk, karşılıklı seçim ve sorumluluk temeline dayanır; güven, mahremiyet ve süreklilik gerektirir. Emek verilmeden ve karşılıklı taahhüt........

© 10 Haber