menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Büyükada: Nar Köşk’ün Terasında Kalan Kalbim

10 5
yesterday

İstanbul’un yorgun kalbine saplanmış zaman dışı bir şiirdi bir zamanlar Büyükada. Fayton seslerinin taş sokaklara yankılandığı, martıların sabah selamıyla güne başlanan, çam kokularının rüzgârla evlere süzüldüğü bir hayaldi.

Ve o hayalin içinde, Çankaya Caddesi’nde Nar Köşk içinde çok sevdiğim bir evim vardı.

Her Londra dönüşümde, İstanbul’a ne zaman yolum düşse, birkaç günlüğüne bile olsa, hiç üşenmeden kendimi usulca adalar vapuruna atardım. O vapur, benim için sadece bir taşıma aracı değil, bir rüya gemisiydi.

Her iskelede — Kınalı, Burgaz, Heybeli — biraz daha uzaklaşırdım karanın gerçekliğinden. Son durak Büyükada olduğunda ise içim titrerdi.

Sanki sevgiliye kavuşur gibi inerdim iskeleden.

Eve kadar on dakikalık bir yürüyüş… Her adımda geçmişin gölgeleri, erguvan çiçekli bahçeler, faytonların nal sesleri, ada çocuklarının şarkıları karşılar beni.

Eve varınca terasa oturur, kitaplarımı ve yazılarımı önüme serer, zamanın akmadığı bir âna geçerdim.

Sabahları tarihi Splendid Otel’in görkemli verandasında ya da Sinek Cafe’de kahvaltı eder, sonra başlardım uzun yürüyüşlere…

İstanbul’un kıyısında değil, adeta bir Ege kasabasının koylarında dolaşır gibi. Büyükada’nın sunduğu en kıymetli şey buydu: zamandan soyutlanmış bir sükûnet, bir ruh hâli.

Ama o ritim bozuldu. Hayvan hakları gerekçesiyle — ki elbette gerekliydi ama ölçüsüz uygulandı — adanın ruhunu taşıyan at arabaları tamamen kaldırıldı.

Özel bir yemekte İstanbul belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na neden........

© 10 Haber