menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Örgütlü muhalefeti örgütsüz bırakma çabası mı?

22 0
05.06.2025

Önce meşhur sözü hatırlatarak başlayayım: “Sizin paranoyak olmanız, izlenmediğiniz anlamına gelmez.”

Bu sözü Cumhuriyet Halk Partisi etrafında yaşanan gelişmeler bağlamında hatırlatıyorum.

Çünkü CHP’ye soracak olursanız, iktidar kendilerini kuşatan, başta İstanbul olmak üzere belediyeleri bu partinin elinden almaktan tutun da parti yönetimine kayyum atamaya kadar varan bir dizi girişim içinde. Bütün bu girişimler yargı eliyle yapılıyor Özgür Özel’e göre ve o bu duruma “Darbe süreci”, “Cunta süreci” gibi isimler takıyor.

Buna karşılık iktidar kanadına göre CHP’nin bu söylemleri yolsuzluk iddialarını gizleme çabasından ibaret “hezeyanlar.” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç kez savcılığın yürüttüğü İstanbul merkezli yolsuzluk iddiaları soruşturmasının da, CHP’nin 2023’teki kurultayıyla ilgili soruşturmanın da bizzat CHP’lilerden gelen ihbarlar ve belgeler sonrası başlatıldığını öne sürdü, “Biz yapmıyoruz” demeye getirdi.

Ama tabii Cumhurbaşkanı’nın özellikle İstanbul’daki soruşturma konusunda savcıların henüz yapmadığı operasyonlardan bile haberdar olduğunu ima eden “Turbun büyüğü heybede” açıklamaları, CHP’nin “Bütün bunlar doğrudan Beştepe tarafından yönetiliyor” kanaatini daha da pekiştiren şeyler.

CHP gerçekten paranoyak olabilir ama benim kişisel kanım da o yönde, bu onların izlenmediği anlamına gelmiyor.

Aslında alt alta konduğunda veya zaman sırasına dizildiğinde yaşanan gelişmeler, CHP’nin “Bize karşı bir büyük harekat başladı” kanaatini hep pekiştirdi.

Hatırlayın, geçen yılın Ekim ayının sonunda CHP’li Esenyurt ve Beşiktaş Belediyelerine yönelik başlayan operasyonlarda, hem Ekrem İmamoğlu hem Özgür Özel daha birinci gün, “Hedef Ekrem İmamoğlu ve CHP” dediler.

Hadi bu o zaman “hezeyan”dı, “paranoya”ydı ama 19 Martta şafak vakti Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanması, en azından CHP’lilere yaşananların “hezeyan” ve “paranoya” olmadığını gösterdi.

Kamuoyunun önemli bölümü de CHP gibi düşündü, bütün bu operasyonların arkasında adli olmaktan çok siyasi hedefler bulunduğuna kanaat getirdi.

CHP, her muhalefet partisinin yapacağını yaptı 19 Marttan sonra, sokağa çıkıp doğrudan halktan destek istedi. Bu desteği de aldı aslında. Bir hafta boyunca her gece Saraçhane’de yüzbinlerce insan toplandı. CHP şimdi de mitinglerini durdurmuş değil; her hafta biri İstanbul’da iki miting yapıyorlar. İşte dün akşam da İstanbul Gaziosmanpaşa’da miting vardı, kalabalık hiç fena değildi.

Aslında hepimiz biliyoruz, böyle sokağa çıkmak, sürdürülebilir bir muhalefet yöntemi değil. Başta büyük heyecan olsa ve gerçek bir tepkiyle insanlar sokağa çıkıp protestolara katılsa bile bir süre sonra bunlar eski canlılığını kaybeder, giderek sönümlenir. Meydan profesyonel protestoculara kalır, sıradan vatandaş ilgisini kaybeder.

Gezi olayları için biraz da şaka yollu hep söylenen “İlk üç gün güzeldi, sonrası değil” lafı da biraz buradan geliyor. İlk günler sokağa çıkanlar, içlerindeki gerçek protesto duygusuyla, herhangi bir örgütlenmeye gerek olmadan Taksim’e koşanlardı. Bu anlamda daha ‘naiv’di hareket ve daha saftı.

Yalnız, 19 Mart sonrasının protestolarıyla Gezi olayları arasında çok önemli bir temel fark var: Gezi olaylarının ne bir siyasi hedefi vardı ne de liderliği. Gezi’ye gelenler neyi........

© 10 Haber