Müslümanların kafasının çok kolay karışacağına ve hemen dinden çıkacaklarına dair inanç nereden kaynaklanıyor?
Tarih boyunca ve bütün tek tanrılı dinlerde, kutsal kitapta yazanları yorumlama ve anlamlandırma tekeline sahip olmak isteyenlerle kendi yorumlarını yapmak isteyenler arasında bir mücadele olagelmiş.
Hazreti İsa’yı düşünün. O bir Yahudiydi ve Yahudi dininin nasıl daha güzel olacağını anlatmaya çalışıyordu. Onu tehdit olarak görenler Romalı paganlar değildi; tam tersine Kudüs’teki Yahudi kralı ve din adamlarıydı.
Nitekim onların çabası ve şikayetleri sonucu Roma askerleri İsa’yı yakaladı, çarmıha çiviledi ve öldürdü.
İsa’nın havarilerinden Pavlus, Yahudilerin dinini düzeltmekten ümidini kesince Hristiyanlığı, yani ‘Mesihçilik’ dinini kurdu. (Daha önce yazmıştım, Hazreti İsa’nın adı bütün dillerde ‘Mesih’ anlamına geliyor, yani ‘Kurtarıcı.’)
Ama Pavlus’un kurduğu kilise bir süre sonra ikiye bölündü. Görünürdeki sebebi, ‘Kurtarıcı’nın görüşlerini kimin daha doğru yorumladığıydı. Roma kilisesi kendini İstanbul’dan ayırdı. Böylece ortaya ‘ortodoks’luk ve ‘katoliklik’ çıktı.
İleride katolik kilisesi bölünecek, içinden protestanlık genel ismi altında örgütlenen çok sayıda farklı kilise daha çıkacaktı.
Bunlar hep görünüşte kutsal kitabı kimin daha doğru yorumladığına ilişkin tartışmalardan ötürü yaşanıyordu ama esas meselenin tanrının adını kullanıp dünyevi güç elde etmek olduğunu, yani esas meselenin siyasi olduğunu görmek zor değil.
İslamda da aynı şey oldu. Hazreti Muhammed öldüğünde cenazesi daha yıkanıp kefenlenmeden müslümanlar kendilerine bir halife seçtiler. Bu halifelik meselesi en sonunda Hazreti Ali’nin hak iddia etmesiyle İslamda Şii-Sünni bölünmesini getirdi. Sözde mesele İslamı doğru yorumlamaktan çıkıyordu ama elbette konu siyasiydi.
Dini yorumlamada bir tekel sahibi olma konusu, bütün dinlerde iç kavgaların başlıca sebebi.
Şimdi Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı biliyorsunuz arkasına siyasi iktidarı da alarak bu kavgada atağa kalktı, Kuranı Kerimin Türkçe çevirilerinin beğenmediklerini imha bile edebilecek artık.
Buradan bir başka önemli kavgaya geliyoruz.
Bütün tek tanrılı dinlerde yaşanan bir düşünce özgürlüğü kavgası daha var: O dinin gücünü kullanmak, o güce sahip olmak isteyenlerin ilk yaptığı işlerden biri, dinin özünde yer alan evrenselleşme iddiasını sürdürür gibi gözükürken bir dar yerelliği savunmaları.
Bunu da kutsal kitabın dilini kısıtlayarak yapıyorlar. Yahudilik dini zaten evrensellik iddiasında değil; bu dine inananlar tanrının dinlerini sadece kendi etnik gruplarını oluşturan 12 kabile için indirdiğine inanıyorlar. O kabilelerin konuştuğu dilin dışında dua elbette edebilirsiniz ama ibadet edemezsiniz.
Roma ve İstanbul kiliselerinin birbirinden ayrışmasını tetikleyen olay, Hristiyanlığın kutsal kitabı olan Yeni Ahit’in Yunanca’dan Latinceye tercümesinde çıkan bir anlaşmazlıktı. Bu anlaşmazlık aynı zamanda dini yorumlamakla ilgili bir farktı.........
© 10 Haber
