Meclis’in anahtar partisinin oynadığı kilit çözücü rol
Milliyetçi Hareket Partisi aslında Meclis’teki 47 sandalyesiyle dördüncü büyük parti. Ak Parti’nin 272, CHP’nin 137 ve DEM Parti’nin 56 sandalyesinden sonra geliyor MHP.
Fakat bu azınlık rolü önemli. MHP bu sandalye sayısıyla Meclis’te Cumhur İttifakı’nı çoğunluk yapıyor. Bu sayede iktidar istediği her kanunu Meclis’ten rahatça geçiriyor, istemediği hiçbir şeyin olmamasını sağlıyor. Buna Meclis denetimi dahil. İktidarın anahtarı da kilidi de MHP yani.
Cumhur İttifakı’nı ben kurulduğu günden beri “organik ittifak” olarak tanımlıyorum; gerçekten de özellikle 15 Temmuz 2016’dan beri bu iki partinin görüşleri birbirine yaklaştı, esasen iki parti seçmeni arasında ciddi bir geçişkenlik de var. Yani Ak Parti’den kopan seçmen MHP’ye gidiyor, orada bekliyor.
Ama tabii 2015 yılından beri MHP de ciddi seçmen kaybetti. Ondan kopan seçmenin önemli bölümü bugün İyi Part seçmeni, Kısmen CHP’ye gelen seçmen de var.
Ak Parti ile MHP arasında hem tabanda hem tavanda yaşanan bu “organik işbirliği” kabaca 10 yıla yakın zamandan beri işliyor. Geçmişte birbirlerine demediklerini bırakmamış iki lider, Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli de bu süre içinde ufak tefek sürtüşmeler olsa da hep işbirliği içinde davranmaya, birbirinin hukukuna ve varlığına saygıda kusur etmemeye devam etti.
Bunu kesin biçimde söyleyemiyoruz ama son 10 aydır hiç değilse bir konuda iki parti arasındaki bu organik işbirliğinin aksadığı, görüşlerin birbirinden uzaklaşmakta olduğu izlenimi var.
Bu konu da, olabilecek en beklenmedik konu aslında: Kürt sorunu.
Düne kadar iki parti de “Kürt sorunu yoktur” diyordu, “Olsa olsa bazı bireysel Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır.”
Terörle mücadele konusunda amansız olmak, PKK’nın siyasi uzantısı kabul edilen DEM Parti’ye düşman muamelesi yapmak iki partinin ortak uygulamalarıydı.
Siyasette İsmet Paşa’ya atfedilen bir laf vardır, sözde İnönü kendi tedbirliliğini anlatmak için “Arkasında ne olduğunu bilmediğim hiçbir kapıyı açmadım” demiş. Bu sözün yaşayan örneği ise Devlet Bahçeli. Bugüne kadar risk alan ve gözü kapalı bir yere atlayan tutumunu hiç görmedik. Hep ve sadece arkasında ne olduğunu bildiği kapıları açtı.
Bugün anlıyoruz ki, Bahçeli geçen yıl Ekim ayında “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun, PKK’nın silah bırakıp kendini feshettiğini açıklasın” derken de arkasında ne olduğunu bildiği bir kapıyı açıyordu.
Bahçeli’nin bu konuşmasından haftalar önce İmralı’da müebbet hapis cezasını çekmekte olan Abdullah Öcalan, kendi deyişiyle ‘devlet’e mesaj göndermiş, örgütüne bu çağrıyı yapacağını belli etmişti. Bunun üzerine Milli........
© 10 Haber
