Çelikten bir iradenin bir yılı: 30 Ağustos Zaferi nasıl geldi sanıyorsunuz?
Bizler, okullarda başımıza boca edilen bütün tarih anlatısına rağmen aslında Kurtuluş Savaşı tarihini iyi bilmiyoruz.
Mesela 1. ve 2. İnönü ‘Zaferi’ diyoruz ama burada ‘zafer’ kelimesinden kastedilenin bir savunma savaşı olduğunu aklımıza getirmiyoruz. Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya “Sen bir milletin makûs talini yendin” diye telgraf çektiğinde çok samimiydi, İsmet Paşa saldıran düşmanı dağıtmayı başaramasa, bugün Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülkeden söz edemeyecektik büyük olasılıkla.
Bizim Kurtuluş Savaşı tarihinde 1. ve 2. İnönü Zaferleri diye andığımız Yunan ordusu saldırılarını durduran savaşlar, sahada her bakımdan daha üstün olan Yunan ordusunun temel stratejisinde bir değişikliğe neden olmadı aslında. Yunan ordusu, nihai darbeyi de vurup Ankara hükümetini yok etmek, böylece Anadolu’da direnişi sona erdirmek istiyordu. O yüzden saldırıyordu.
Bizim okul kitaplarımızda ne yazıyor olursa olsun; o günlerde bütün Ankara savaşa gerçekçi gözlerle bakıyordu. Bu gerçekçilerin başında da Mustafa Kemal geliyordu.
1921 yılı, her bakımdan Kurtuluş Savaşı’nın en feci yılıdır. O yılın başında 6-9 Ocakta 1. İnönü savaşı yaşanır; hemen iki ay sonra 23 Mart-1 Nisan arasında Yunan ordularıyla İnönü mevkiinde bir daha savaşılır.
Bu iki savaşta başarılı olamayan Yunan orduları, az önce söylediğim gibi stratejisini değiştirmez, bir daha saldırır. Bu kez savaş 10-24 Temmuz arasında yaşanır ve Türk orduları ağır kayıplar da vererek savaşı kaybeder. Tarihe ‘Kütahya-Eskişehir Savaşı’ olarak geçen bu savaşta, milli ordu Sakarya Nehri’nin sınır gibi kabul ederek bu nehrin doğusuna çekilir.
Bu ağır yenilgi sonrası zaten savaşın yürütülme biçimine karşı, hatta tek tek bazı komutanlara karşı hayli eleştirel bir tutuma sahip olan Meclis’te bir büyük tartışmayı beraberinde getirir. O tartışmaların sonunda Meclis, Mustafa Kemal’in gidip ordunun başına geçmesini, savaşı bilfiil yönetmesini ister. Mustafa Kemal’in bu talebe karşı bazı şartları vardır, Meclis uzun tartışmaların ardından o şartları kabul eder, Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921’de ‘Başkomutan’ olur.
Ankara boşu boşuna bu konuyu hararetle tartışmamaktadır. Yunan ordusu bir son hamle ile Ankara’nın direniş azmini tamamen kıracak bir savaş için yığınak yapmaktadır.
Bizim tarihimize Sakarya Savaşı olarak geçen savaşın bugünkü Sakarya şehri ile ile hiçbir ilgisi yoktur. O savaş Sakarya nehrini sınır kabul edip onun doğusuna çekilen Türk ordusu ile Yunan ordusu arasında oldukça geniş bir cephede yaşanır. Öylesine bir ölüm kalım savaşıdır ki bu, Mustafa Kemal o yüzden ordularına “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır” emrini verir. Ordu geri çekilmeyecek, her asker olduğu yeri ölene kadar savunacaktır. Çünkü Yunan ordusu Sakarya nehrini gelecek olsa artık onu durduracak hiçbir engel kalmayacaktır. Ankara’nın dibine kadar gelmiştir savaş, top sesleri Ulus semtindeki Meclis’ten duyulur.
Sakarya savaşı, Atatürk Başkomutan yetkisini........
© 10 Haber
