menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Troya’da bir sergi: Türkiye’de kadınlar için en özgür şehir hangisi: İzmir mi Çanakkale mi?

86 0
30.05.2025

Geçen Cuma akşamüzeri Çanakkale’nin Troya Müzesi’ne giriyorum.

Daha şehire adımı attığım an öyle bir sosyoloji ile karşılaşıyorum ki;

Bir İzmirli olarak kafama yerleşen soru şu oluyor:

Kadınlar için Türkiye’de en özgür şehir İzmir midir? Yoksa Çanakkale mi?

Ama Çanakkale’ye gitme nedenim başka.

Önce onu yazıp sonra baştaki konuya döneceğim.

Çanakkale’ye Son yıllarda Türkiye’de benim için yükselen sanatçılardan birinin sergisi için gidiyorum.

Vuslat’ın…

Tam adı Vuslat Doğan Sabancı.

Vuslat diye yazıyorum.

Çünkü Doğan ve Sabancı isimleri, Türkiye’nin çok bilinen iki ailesine ait ve ben Vuslat’a, tamamen kendine ait bir başarının hakkını ve payesini vermek istiyorum.

Vuslat, Hürriyet Gazetesinin başkanlığından ayrıldıktan sonra, bence onu gerçekten o yapan alanına tamamen döndü.

Sanata yani.

Onun sanat serüvenini ilk gününden itibaren çok yakından takip eden insanlardan biriyim.

O süre içinde geçirdiği evrim onun içindeki dehayı tamamen ortayla çıkardı.

İki yıl önce geçirdiği talihsiz kaza, hayatını altüst etti, ama o kazanın içinden daha da büyümüş bir sanatçı olarak çıktı.

Üstelik o kazayı büyük bir fırsata çevirmeyi de başardı.

Daha önce Bilkent Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde gördüğü işletme ve ekonomi eğitiminin üzerine, şimdi Los Angeles’te Güzel Sanatlar eğitimini de ekliyor.

Vuslat her sergisinde bana “Sanatta yer seçiminin” önemi ispat ediyor.

Çünkü çok yaratıcı ve cesur bir ye seçimi kabiliyeti var.

İlk sergisini Bayburt’ta Baksı Müzesi’nde açtı.

Bazıları abartılı bulabilir ama, bana göre, Anadolu Bozkırının ortasında kendi çapında mütevazı bir Guggenheim’dır o müze.

Vuslat’ın orada açtığı serginin adı “Emanet’ti…”

Çok sevmiştim o sergiyi..

O sergiyi geliştirerek daha sonra İstanbul’da Tophane-i Amire’de tekrarladı.

Aynı serginin, birbirinden çok farklı iki mekanda nasıl farklı duygulara yol açtığını orada anlamıştım.

Şimdi aynı yolculuğu Troya Müzesi’ne yapıyor.

Müzenin kapısından girerken hüzünlendim.

Çünkü bu müzenin kurulmasında çok büyük emeği geçen arkadaşımız Yalçın Balcı’yı çok genç yaşta kaybettik.

Troya’nın her santimetrekaresinde hala onun izlerini görüyorum.

Hazırlanmasında çok büyük emeği olan iki harika Homeros klasiği benim için bir başyapıttır.

Vuslat’ın sergisi, Müzenin ana dokusu ile çok güzel iç içe geçirilmiş.

Müzeyi müze yapan özelliği hiç bozulmadan, görünürlüğü hiç eksiltilmeden, o antik kozmografyaya bir modern sanat sergisi eklemlenmiş.

Vuslat çalışmalarına heykelle başlamış ve çok özgün formlara imza........

© 10 Haber