Şehrin Sabrı Kalmadı: İstanbul’da Herkes Birbirine Çarpıyor
Sabah evden adımımızı attığımız anda başlıyor gerginlik. Henüz kimsenin yüzünü görmemiş, kimseyle konuşmamış olsak bile içimiz sıkışmış oluyor. Çünkü bu şehir artık sadece kalabalık değil, ruhu daralmış bir yer. Sanki herkes görünmez bir yük taşıyor omuzlarında ve o yük en küçük bir temasla düşecekmiş gibi.
Trafikte kimse kimseye yol vermiyor. Sokakta omuz omuza çarpışıyoruz ama dönüp bakmaya bile gerek görmüyoruz. Metroda, markette, kapıdan geçerken, telefonda mesaj yazarken… Her yerde, herkes birbirine değiyor ama kimse birbirine dokunmuyor. Ne bir “pardon” kalmış dilimizde, ne de anlamaya niyetli bir bakış. Çünkü sabrımız bitti. Nefesimiz azaldı. İçimizde bir yer sürekli diyor ki, “Ben de çok yoruldum.”
Şehrin sokaklarında değil artık, insanların içinde trafik var. Herkesin içinde bekleyen, sıkışan, kornaya basmak üzere olan bir duygu. Market kasasında bir saniye beklemeye tahammülü olmayanlar, otobüste kendi yerini savunurken başkasının yorgunluğunu görmeyenler, sosyal........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein