En müthiş 1 Mayıs öyküsü Nâzım Hikmet’ten. Zaten hiç kolay olmadı ki
Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü. Nâzım Hikmet’in müthiş bir anısıyla ve daha adil ve özgür bir dünya özlemiyle kutlu olsun. Demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesi hiç bir zaman kolay olmadı, bundan sonra da olmayacak. (Grafik: www.politez2.com)
Bugün 1 Mayıs, işçin, emekçini bayramı; Emek ve Dayanışma Günü. Kutlu olsun
İstanbul’un 1 Mayıs gösterilerine çıkan bölgeleri adeta kuşatma altında; “Bir arkadaşım “Bu neyin korkusu?” diye naif bir sordu bir arkadaşım. Bir başka arkadaşım, ortak yazışma gruplarından birine “Emeğin ve emekçinin değerini yitirdiği, dayanışmanın izlerinin dahi yok olmaya başladığı, hatta kutlama yapmanın dahi yasaklandığı günlerde, neyin kutlaması yapılır?” diye sordu. Artık 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden yolun başlangıç provokasyonu saydığımız, Taksim meydanındaki kanlı 1 Mayıs 1977’ye katılıp, Kazancı Yokuşu faciasında kendisiyle birlikte birkaç kişinin daha canını kurtaran bir arkadaşım, dün yine Meydana gittiğini, o günün acısıyla bir kez daha sarsıldığını yazdı bu sabah 1 Mayıs’ımı kutlarken.
O yüzden sizi daha fazla karamsarlığa boğmadan yine değerli bir arkadaşımın ilettiği, büyük şairimiz Nâzım Hikmet’in ağzından bir 1 Mayıs anısını paylaşmak istiyorum. Hem baskılara rağmen ümidin filizlenebildiğini anlatıyor, hem de 1 Mayıs’ın Emek ve Dayanışma Günü ilan edilebilmesinin dahi ancak demokratik mücadele ile mümkün olabildiğini anımsatıyor.
Sözü Nâzım Hikmet’e bırakıyoruz; 1963’te 61 yaşında, memleket hasretiyle vefatından bir süre önce Budapeşte Radyosunda yapılan kaydı, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı, TÜSTAV arşivinden alıyoruz.
“Bursa hapishanesindeydim ve hapishanede olmama rağmen -ben şahsen değil, Bursa hapishanesinde bir komünistin bulunması yüzünden, yani Bursa Hapishanesinde Türk yurtseverlerinden bir tanesinin bulunması yüzünden- 1 Mayıs Bayramından dört gün önce........
© yetkinreport.com
