menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Etnik Paylaşım Anayasaları Neden Devleti ve Ekonomiyi Felç Eder?

21 5
30.07.2025

Anayasa, bir devletin sadece hukuki çerçevesini değil, aynı zamanda toplumsal mutabakatını, ortak gelecek vizyonunu ve siyasi meşruiyetini de belirliyor. Modern dünyada pek çok ülke, anayasalarını etnik kimlikler üzerinden değil, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve evrensel haklar temelinde şekillendirmeye çalıştı.
Tabii ki bu her zaman mümkün olamadı: sorunlar yaşandı, yaşanıyor.
Bugün hem gelişmekte olan ülkelerde hem de çok kimlikli toplumlarda, etnik temsiliyet, mezhepsel kontenjan ve kimliklerin anayasal tanınması gibi talepler daha görünür hale geliyor. Bu taleplerin ardında çoğu zaman tarihî adaletsizlikler, dışlanmışlık duygusu ve siyasi eşitsizlikler yatıyor. Ancak çözüm olarak önerilen şey – yani etnik referanslı anayasalar – birçok ülkede barışı pekiştirmek bir yana, devletin işleyişini felç etmiş, toplumsal ayrışmayı derinleştirdi.

Bugün Türkiye’de de benzer bir tartışma yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı yardımcılarının etnik ve mezhepsel kimliklere göre atanması, “kurucu ortaklık” tanımlarının yeniden yapılması, anayasal düzeyde Türk–Kürt–Arap temsiline dayalı yeni bir yapı inşası öneriliyor.
Bu öneriler, ilk bakışta kapsayıcı ve uzlaştırıcı gibi görünse de bu yolun sonu, devletin karar alma mekanizmalarının kilitlenmesi, ekonomik istikrarın zayıflaması ve toplumsal bütünlüğün çözülmesi olabilir.
Bu tür modellerin cazibesi güçlü olabiliyor. Çünkü geçmişin yaralarını sarma vaadi sunarlar. Ancak dünya üzerindeki pek çok deneyim, bu yöntemlerin ne yazık ki istisna olmaktan çıkıp genelleşen başarısızlıklara dönüştüğünü gösteriyor.

1. Girit (1878–1897): Osmanlı’nın Halepa Mukavelesi ile kurduğu Hristiyan-Müslüman eşit temsile dayalı yönetim, iki resmi dil ve karma yönetim anlayışı ile şekillendi. Ancak bu sistem Osmanlı’nın meşruiyetini aşındırdı, adadaki Türkler tasfiye edildi ve Girit sonunda Yunanistan’a ilhak edildi. Ailesi Girit kökenli dostum İbrahim Yüncü ile sık sık tartıştığımız bu deneyim, eşit temsille başlayan ama etnik üstünlük mücadelesine evrilen bir anayasal modelin nasıl sona erdiğini gösteriyor.
2. Kıbrıs (1960): Türk ve Rum toplumlarının ortak devleti olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, etnik temsile dayalı anayasa ile yönetiliyordu. Rum cumhurbaşkanı Türk yardımcısı, Bakanlıkların paylaşımı… Ancak üç yıl bile geçmeden Rum çoğunluğun silahlı baskısı sonucu bu işlemeyen sistem........

© yetkinreport.com