“Seçmeni yanıltmadım” diyen Serap Yazıcı Özbudun’a bir hafıza notu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “Tek adam” rejimi kurmakla suçlayan Serap Yazıcı Özbudun, Gelecek Partisi üyesiydi. Altılı Masa pazarlıklarıyla onu TBMM’ye taşıyan CHP oldu. Gelecek Partisine döndü, oradan AK Parti’ye geçerek Anayasa Komisyonu Başkanlığına getirildi. Şimdi AK Parti’nin Anayasa taslağı heyetinde.
Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’un ismi son olarak dokunulmazlık dosyalarıyla gündeme geldi. CHP’li 61 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasını talep eden 240 dosyanın Meclis’e sunulması ardından CHP Grubuna yapılan bildirimde onun imzası vardı. Yazını 2023 seçimlerinde Altılı masa pazarlıkları sonucu Cumhuriyet Halk Partisinden (CHP) milletvekili seçilmişti. Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun, milletvekili yeminini ettikten sonra Gelecek Partisi’ne döndü. Ardından Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) saflarına katılarak TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı oldu. 8 Temmuz’da yaptığı basın toplantısında kendisini eleştiren CHP’lilere “seçmeni yanıltmadığını” söyledi ve CHP’lilerin eleştirilerine “ahlaklı ve vicdanlı siyaset yapmaları gerektiğini” söyleyerek yanıt verdi.
Oysa bu sözler, hem kendi kaleminden çıkan akademik tespitlerle hem de yıllarca savunduğu siyasi ilkelerle açık bir çelişki içindedir. Kamuoyu da bu tutarsızlığı kayda geçiriyor. Serap Yazıcı, bir hafıza notunu fazlasıyla hak ediyor.
Serap Yazıcı, Altılı Masa’nın anayasa komisyonunda görev aldı. O dönemde hazırlanan taslakta:
• Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerildi,
• Yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü vurgulandı,
• Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması savunuldu.
Bugün ise bu ilkelerin karşısında duran bir yapının içindedir. Üstelik bu yapının Anayasa Komisyonu Başkanlığını yürütmektedir.
Yazıcı, 2022’de Ankara Enstitüsü için hazırladığı “Türkiye’nin Başkanlık Sistemi Tecrübesi” başlıklı raporda 2017 Anayasa değişikliğini şöyle eleştiriyordu:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanına yasama, yürütme ve yargı alanında geniş yetkiler sunmaktadır. Bu nedenle kuvvetler birliğine yol açmıştır. (…) Bu hükümet sisteminin Cumhurbaşkanına yürütme alanında sınırsız ve denetimsiz yetkiler sunması, yasamanın yetkilerini zayıflatması ve nihayet yargıyı yürütmenin kontrolüne sunması, otoriterleşmenin yolunu açmıştır.”
Bugün bu sistemin anayasal zeminini savunan bir komisyonun başında olması, kendisinin geçmişteki söylemleriyle tam anlamıyla çelişmektedir. Bu pozisyon değişikliği yalnızca kişisel değil, kamuoyunun güvenini de ilgilendiren bir tutarlılık sorunudur.
Aynı raporda Yazıcı:
• HSK yapısı nedeniyle yargının siyasallaştığını,
• TBMM’nin KHK ve veto yetkileriyle işlemez hale geldiğini,
• Gensoru, soru ve araştırma komisyonları gibi denetim yollarının etkisizleştirildiğini belirtmişti.
Sistemin temel sorunu olarak da “denge ve denetim eksikliği”ni vurgulamıştı. Bugün bu sistemin savunucuları arasında yer alması, görüş değişikliğini aşan bir çizgi kopuşu olarak değerlendirilmektedir; hem anayasa hukukuna hem seçmene karşı.
İstanbul Sözleşmesi: hayal kırıklığı
Yazıcı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına Danıştay’da dava açan ve bu kararın hukuken geçersizliğini........
© yetkinreport.com
