YAŞAMADAN YAŞLANMAK KADERİMİZ Mİ?
Klasik bir tartışma konusu…
Gelişmişlik ile zenginlik arasında doğrudan bir ilişki var mıdır?
Ya da başka bir ifadeyle, “fakirlik” denilen şey sadece parayla mı açıklanabilir?
İnsan parayı bulduğunda, neredeyse bütün yoksulluk ve yoksunluklarından kurtulmuş mu sayılır?
Bu soruları bugün sokaktaki yüz kişiye sorsanız; neredeyse hepsinden “parayla saadet olmaz” türünden cevaplar alırsınız…
Mevzunun tuhaf yanı şu:
Toplum olarak çoğu konuda işin doğrusunu bildiğimiz halde, yine de bilinçli bir şekilde yanlış tarafın yolunu tutuyoruz!...
Teorimizle uygulamamız birbiriyle hiç örtüşmüyor!...
Mesela, fakirlikten söz açıldığında; “parayla mutluluk olmaz” diyenlerin aklına “parasızlıktan” başka bir şey gelmiyor!...
Pazar günü bir dostumla sohbet ederken, konu yine döndü dolaştı memleket meselelerine geldi…
Birbirimize karşılıklı olarak, tanık olduğumuz olumsuzlukları sıraladık önce…
Kimsenin yüzünün gülmediğinden, insanların artık “kurulmuş saat” gibi yaşadığından falan söz ettik…
Parasızlığın özgürlük ve ahlak başta olmak üzere birçok değeri yozlaştırdığından filan bahsettik…
Ekonomiden eğitime, sağlıktan kültüre, siyasetten yargıya konuşalım derken; o sırada salondaki televizyonda yayınlanan “Avrupa’da Sanat” belgeseli dikkatimizi çekip bizi susturdu!...
Belgeseli biraz izledikten sonra, sohbete tekrar şu cümleyle başladık:
Bizim memleketin galiba, “para fakirliğinden” önce “zevk fakirliği” diye daha önemli bir sorunu var!...
Yaklaşık üç asırdan bu yana toplumun “zevk fakirliği” sorunu maalesef gündeme gelmiyor!...
İşin........
© Yeşilgiresun
