menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YANGIN VAR!...

20 0
friday

Zülfü Livaneli 2014 yılında yazdığı bir yazısında, “Erdoğan sebep değil, sonuçtur. Erdoğan'ın gitmesi ülkenin gidişatında herhangi bir değişikliğe yol açmayacaktır” demişti…
Tabi bu tezine gerekçe olarak da, ona her koşulda sürekli oy veren kitleyi neden göstermişti…
O kitlenin umumiyetle geleneksel Müslümanlıktan uzaklaşmış bir kitle olduğunu; ahlakla, haram ve helal kavramlarıyla, merhamet ve şefkatle sanıldığı gibi bir ilgisinin bulunmadığını, tüm değer ölçülerini kaybetmiş, yalandan ve talandan pay kapmaya çalışan, literatürde “lümpen proletarya” olarak tanımlanan bir halk yığını olduğunu söylemişti…
Hatta bu kesimin; köyden kente göçle indiğini, fakat nihayetinde ne köylü ne de şehirli olamadığını, müzik, sanat ve mimariyi hızla yozlaştırdığını; şehirleri de sıvasız, çarpık ve çirkin yapılarla ve lağım kokan mahallelerle doldurduklarını yazmıştı…
“Ben de isterem” saldırganlığı içinde sergilenen davranışlarla, kadına şiddet başta olmak üzere suç oranlarının hızla arttığını, kamu kaynaklarının bu yaklaşımlar yüzünden hoyratça kullanılıp tüketildiğini anlatmıştı…
Bu oluşumun asla “muhafazakârlık” olarak adlandırılamayacağını; bunun olsa olsa, ahlak ölçülerinden yoksun, çarpık-çurpuk şekilde modernleşmeye çabalayan bir oluşum diye tanımlanabileceğini belirtmişti…
Uygarlığı, kültürü, bilim ve sanatı, temizliği ve zarafeti, dolayısıyla Atatürk'ü de sevmediğini iddia ettiği bu kitlenin bir habis ur gibi gösterilmesi karşısında, yazdıklarından dolayı o gün Livaneli'ye çok kızmıştım…
Onun meseleye sadece kendi ideolojik penceresinden baktığını; vesayetçi kesimin sözcülüğünü üstlenerek, halkın bir........

© Yeşilgiresun