Sırt Çantamdan Saçılanlar
Don Kişot'un yel değirmenlerine Hollanda'da rastladım. Yanımda Sanço yoktu ve ben de zaten Don Kişot olamayacak kadar sürrealisttim! Gerçi iflah olmaz bir romantiktim fakat, ama, lakin, sanki 21. yüzyılda dijital olmaktı sanırım, galiba tüm mevzu bahis.
Afili sözlerim yok ama Portofino'yu, Portifonu şarkısının sözleri eşliğinde görmüşlüğüm ve gezmişliğim var. Görmelisiniz rengarenk evleriyle Portofino'yu denizden. Zira İtalyan rivierası başlı başına renk cümbüşü, başlı başına göz kamaştırıcı.
Ancak gördüm ve dedim ki; ' Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!/ Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer./ Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!/ Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.// Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,/ Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan./ Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada/ Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.'* bir İstanbul değil! Hele o Nedim'in kasidesinin ilk beyti yok mu; 'Bu şehr-i Stanbul ki bî-misl ü bahâdır/Bir sengine yekpâre 'acem mülkü fedâdır'
Hani bir gün aslına uygun inşa edilen Mostar Köprüsünde, elimizde dondurmamızla geçmişi düşünmüştük. Ama dur ben yalnız gitmiştim Balkan turuna da kendimden mi kaçıyordum yoksa kendimi mi arıyordum, belki de ikisi belki de hiçbiri. Ellerimi açmıştım da Bilge Kral'a dua ediyordum ama aslında kendime ve bize.
Saraybosna'nın sokaklarında Boşnak mantısı ararken karşıma 'barış ateşi' çıkmıştı da ne mantı kalmıştı aklımda ne kim olduğum ne de nerede ve hangi zamanda yaşadığım.
Kendimi Belgrat'ta, Hünkâr tepesinden aziz Tunayla Sava nehrinin birleştiği noktaya bakarken acaba bir gün biz de böyle birbirimize karışabilecek miyiz diye düşünürken bulmuştum yanağımdan süzülen birkaç damla yaşı gizlice........
© Yeşilgiresun
