İlim ile… bilim ile… dua ile…
Ben, gecenin en zifir anını bazen rüyanın en kâbuslu anına benzetirim.
Yani mışıl mışıl uyurken, birden kan-ter içinde kalır insan.
Rüyada gördüklerinden korkudan kalbi sıkışmaya başlar…
Nasıl olur bilemiyorum, acayip sesler çıkararak yatağın üzerinde yıldırım hızıyla doğrulur.
Ve her iki eliyle yüzünü sıvazlar:
“Çok şükür yatağımdayım.” diyerek, bir süre, belki de saniyeler içinde o sessizliğin içinde kendini bulmayı dener.
“Kâbustan uyanarak kurtulduk da ya gecenin zifiri karanlığını nasıl halledeceğiz” diyeceksiniz öyle değil mi?
Madem gecenin en zifir karanlık anı, aydınlığa en yakın olanıdır, senin de işin kâbus görmekten daha kolay olsa gerek.
Elbette kâbus gördüğünde bir hışımla doğrulduğun gibi doğrulamıyorsun karanlığın içinde.
Karanlığın içinde, etrafında olup bitenleri de göremiyorsun ya, Güneş’in doğmasını umut ediyorsun.
Bunun için, belki de kendi içinde şarkılar, türküler mırıldanarak ruhuna melodiler gönderdiğinde, inan bana bu seni oyalayacak ve korkudan uzaklaştıracaktır.
“Nereden biliyorsun?” diyeceksiniz öyle değil........
© Yeniçağ
