Bütçenin kara deliği
Türkiye ekonomisi bugün öyle bir noktada ki, rakamların dili artık siyasetin diliyle çelişiyor. “Faiz karşıtıyız” denilen bir dönemde, bütçenin en büyük kara deliği faiz giderleri oldu. 2025’in ilk 8 ayında yalnızca faiz ödemelerine harcanan tutar 1 trilyon 425,8 milyar TL. Bu, geçen yılın tamamında ödenen faizin çok ötesinde bir tempoya işaret ediyor.
Üstelik bu miktar, tüm merkezi yönetim harcamalarının yaklaşık ’sına denk geliyor. Yani devletin kasasından çıkan her 100 liranın 16 lirası, üretime, yatırıma, sosyal hizmete değil; doğrudan faize gidiyor.
Bütçe artık eğitimden, sağlıktan, tarımdan değil; borcun faizinden besleniyor.
Hükümetin “yüksek faizle mücadele ediyoruz” söylemi, fiilen çökmüş durumda. Çünkü bu tablo, yüksek faiz politikasıyla rekor borçlanma maliyetlerinin el ele verdiği bir sistemin kaçınılmaz sonucu. Kamu borcu artarken, borcun maliyeti daha da yükseliyor; bir sarmal oluşuyor. Her yeni borç, bir öncekinden daha pahalıya mal oluyor.
Faiz yükü artık ekonominin sadece bir bütçe kalemi değil, adeta ana motoru haline geldi.
Bu noktada ülke, üretim ve verimlilik yerine “faiz ödemesi ekonomisine” dönüşmüş durumda.
Kâğıt üstünde fazla, gerçekte tesadüf: Faiz dışı denge oyunu
Raporlara bakıldığında 2025’in ilk 8 ayında “faiz dışı bütçe dengesi”nin 518,1 milyar TL fazla verdiği görülüyor. Yani görünürde devlet, faiz hariç gelir ve giderlerini dengelemiş hatta artıya geçmiş gibi duruyor.
Ama bu tabloyu biraz kazıdığımızda,........





















Toi Staff
Tarik Cyril Amar
Gideon Levy
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d