Kısaca durum raporu şu…
Büyük zaferi kazanalı bir asrı geçti, ama düşmanlıklar da Millî Mücadeleye muhalefet de onunla beraber yürüyüp geldi. İşte bakın, halen daha masadayız. Terörle mücadeleyi silahla kazandık ama yine pazarlık masasındayız. Nasıl tavizler vereceğimizi “Kardeşliğimize” bağlıyoruz.
Kardeş olamamışız demek ki.
İlginç!
Hâlbuki Türkler, Kürtlere hiç düşman olmadı. Tam tersine kız alıp kız verdi. Tarihsel pek çok süreci birlikte yürüdü. Kendisiyle eşit gördü. Ve Cumhuriyetin en yüksek değeri olan vatandaşlığı tek cümlede bütün ülke insanlarıyla bir tutup herkesi orada eşitledi.
Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmen mülakatlarında haksızlık yaparken, Kürt-Türk diye ayırmıyor. Partimizden, partimizden değil diye ayrım yapıyor.
Mahkemeler; Kürtler Türklere eşit değil, öyle ise sen şu tarafa geç deyip yargılama yapmıyor. Siyasal yargılamalar, iktidara göre anlam kazanıyor.
Yurttaşların etnik kimliğine göre değil.
Çünkü Cumhuriyet, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halkı” yurttaş kimliğinde birbirine eşitledi. Bu sebeple bu ülkede Kürt generaller var ve Türk ordusunu yönetip komuta ediyor.
Buna rağmen Millî Mücadele’ye muhalefet eden bütün gruplar, Hürriyet İtilaf Partisi taraftarları, Ahrar Partililer ve İngiliz Muhipleri Cemiyetine bağlılık bildirenlerin muhalefet ve düşmanlık geleneği kendini tekrarlayarak sürüp geliyor.
“Biz yanıldık, hata ettik” demiyor. “Biz haklı çıksaydık, şimdi........© Yeniçağ
