Devleti kimliklere bölmek…
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanın iki yardımcısı olsun, biri Kürt diğeri Alevi olsun” şeklindeki sözleri, önce doğru mu diye tartışıldı, ardından Bahçeli’nin kendi açıklamasıyla doğrulandı. Bahçeli bunun bir sistem önerisi olmadığını söylese de kimlikler üzerinden yaptığı öneri, akıllara Irak ve Lübnan’ı getirdi.
Öneri, ister sisteme dayalı olsun isterse olmasın, sonuç olarak kimlik ayrımına dayanıyor. Sanki Türkiye, Kürt ve Alevi kimliklere kamu kurumlarında, devlet yönetiminde ayrımcı davranıyormuş izlenimi veriyor. Türk Devleti hiçbir kimliğe Anayasal bağlamda rejim ve yönetim sistemi olarak ayrımcı davranmıyor. Varsayılan ayrımcılığı siyaset ve ideolojiler yapıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşları “Kanun önünde eşittir.” Söz konusu eşitliği devlet değil, siyaset bozarsa bozuyor.
Öte yandan kimlik siyaseti Lübnan’da milli birlik ve ortak yurttaşlık bilincini geliştirmedi. 1975’dern 1999’a kadar 15 yıl süren bir iç savaşın sonunda mevcut konuma gelebildiler.
Hatırlayın, daha dün, İsrail Lübnan Hizbullah’ını vururken, Lübnan devleti ve ordusu sessiz kaldı. Halbuki Şiiler kurulu Lübnan devlet düzeninin ortağı ve bir parçasıydı. Üstelik Lübnan sınırları içinde, yine Lübnan’ın bir bölgesinde yaşamaktaydılar.
Lübnan’da Cumhurbaşkanı “Maruni Hristiyan”, Başbakan “Sünni Müslüman”, Meclis Başkanı ise "Şii Müslüman." Her birinin nüfusuna göre siyasi temsil yetkisi var. Kısaca devlet mezheplere göre parçalara ayrılmış, her parça kendi konforunu yaşıyor.
Düz mantıkla güzelmiş gibi görülen bu yapılanma beraberinde felaket getiriyor. Nasıl getirdiğini T-24’den Prof. Dr. Tolga Şirin Hoca’nın “Lübnanlaşmak........© Yeniçağ
