Kast sistemleri, Kürdistan toplumu ve özgürlük mücadelesi
Gerçek bireysel özgürlük, toplumun kastlardan arınmasıyla; gerçek toplumsal özgürlük ise bireyin kendi özneleşme gücünü kazanmasıyla mümkün olacaktır. İktidar ve devlet düzenlerinin inşa ettiği zincirler kırılmadıkça bu gerçekleşemez. Özgür bir yaşam, kastların yıkıntıları üzerinde yükselecektir
Sinan Cudi
Devlet ve iktidar düzenlerinin yarattığı kast sistemlerinin tarihsel ve coğrafik olarak bizden uzak olan örneklerine aşinayız. Hindistan’daki kast yapısı, yüzyıllarca toplumun bireylerini doğuştan belirlenen rollere hapsetti. Ekonomik ilişkilerden evliliklere, dini ritüellerden gündelik yaşamın en sıradan alışkanlıklarına kadar hayatın her alanını kuşattı. İnsanın kendine bakışını ve toplumla kurduğu ilişkiyi de belirledi. Görünüşte “geleneksel” olan bu yapı, aslında iktidar ilişkilerinin en katı ve en uzun ömürlü biçimlerinden biridir. Fakat kast, sadece uzak coğrafyalara ait bir olgu değildir.
Kürdistan toplumunda aşiret yapısı, yüzyıllar boyunca bir kast düzeni gibi işledi. Doğuştan belirlenen aidiyetler, bireyin kim olduğunu, hangi işlerde çalışabileceğini ve hangi toplumsal rollere erişebileceğini sınırlandırdı. Ağalık düzeni, ekonomik üretim ve toprak üzerinde kurduğu tekel ile toplumu hem devlete bağımlı hale getirdi hem de kendi içinde bir alt-üst ilişkisi yarattı. Bu yapı, bireysel yaratıcılığı köreltti, toplumun özgüvenini kırdı ve halkı sürekli olarak başkalarının iktidarına boyun eğmeye zorladı. Türkiye toplumunda ise benzer kastvari hiyerarşiler modernleşme kisvesi altında yeniden üretildi. Devletin resmi ideolojisi “Türklük” üzerinden bir ulusal kast yaratıldı. Kürtler ve diğer halklar bu sistemde aşağı konumlara hapsedildi. Üniversite, bürokrasi, ordu ya da piyasa mekanizmaları........
© Yeni Yaşam
