Otokrasiden çıkış dersleri
Yargı eliyle CHP’yi zayıflatmaya dönük operasyonlar şimdilik geri püskürtülmüş olsa da belediye başkanlarının ve CHP’li meclis üyelerinin parti değiştirmeye zorlanması gibi yollarla bu saldırılar devam ediyor ve daha da edecek gibi görünüyor.
Zira seçmen kitlesini büyük ölçüde kaybetmiş, ekonomik sorunları çözememiş, halkın daha da yoksullaşmasına neden olmuş otoriter bir iktidarın, iktidarda kalabilmek için artık birinci parti olduğu kesin olan CHP’yi hedef almaktan başka yolu yok. Bir diğer yol kuşkusuz seçimli otokrasiye son verip, seçimlerin yapılmadığı, siyasal partilerin kapatıldığı açık bir diktatörlüğe geçiştir. Bu alternatifin de iktidarın son çare olarak başvuracağı bir alternatif olduğu unutulmamalı.
Trump ve Erdoğan’ın muhalefete ilişkin benzer politikaları
İktidar Bloku Türkiye’de muhalefeti yargı eliyle belediyelere yapılan operasyonlar ve kayyımlar üzerinden sıkıştırırken, ABD’de Trump, Chicago, Baltimore, New York gibi Demokratlar tarafından kontrol edilen eyaletlere de Ulusal Muhafızları göndermeyi planlıyor. Keza son yargı atamalarıyla Trump, daha önce terfi ettirdiği yargıçların yeterince muhafazakâr olmadığına karar verdi. Ona göre, yargıçlar, şahin MAGA destekçileri olmak zorunda. Muhafazakâr bir hukuk örgütü olan Federalist Society, Trump’ın Yüksek Mahkeme’nin mevcut muhafazakâr çoğunluğunu oluşturmasına yardımcı oldu. Ancak Trump, bu topluluğun önerdiği yargıçlar da dahil olmak üzere, gümrük vergileri ve diğer politikalarına karşı çıkan muhafazakâr yargıçları sert bir şekilde eleştiriyor. İkinci döneminde Trump, artık kendi yönetiminin politikalarına herhangi bir zorluk çıkartmayacak olan militan yargıçlara odaklandı. (1)
Otokrasiler dünyada yükselişte
Rejimin demokrasiyi yok ederek giderek daha da otoriterleşmesi sadece Türkiye ve ABD ile sınırlı bir olgu değil. V-Dem Enstitüsü’ne göre, otoriter rejimler şu anda dünya nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını yönetiyor. Öyle ki dünyadaki her dört kişiden yaklaşık üçü (yüzde 72) şu anda otokrasi altında yaşıyor. Bu oran 1978’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. (2)
Bir başka küresel demokrasi gözlemcisi olan Freedom House, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 20’sinin “özgür” olarak değerlendirilebilecek ülkelerde yaşadığını bildiriyor. Bu kuruluş her yıl yayınladığı “Dünyada Özgürlük Raporu” ile 200’ü aşkın ülke ve bölgede insanların siyasi haklara ve sivil özgürlüklere erişimini analiz ediyor. Çünkü seçme (oy kullanma) hakkından ifade özgürlüğüne ve kanun önünde eşitliğe kadar uzanan bireysel özgürlükler devlet veya devlet dışı aktörler tarafından etkilenebiliyor.
Kuruluşun bu yılki raporuna göre Türkiye 100 üzerinden 33 puan ile “özgür olmayan yarı otoriter rejime sahip ülke” konumunda. Ülkenin siyasi haklar kriterinde puanı 40 üzerinden 17 ve sivil özgürlüklerde 60 üzerinden 16 puan. Son 10 yılda dünyada özgürlüklerin en fazla azaldığı ilk 8 ülke arasında yer alıyor. (3)
Özetle, son 15 yıldır, küresel olarak demokraside hızlı bir düşüşe tanık oluyoruz. Macaristan’dan Hong Kong’a, Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Rusya’dan Türkiye’ye kadar, demokratik kurumlar benzeri görülmemiş bir hızla çöküyor. Türkiye’deki İktidar Bloku dünyadaki, özellikle de ABD’deki, otoriterleşme eğiliminden de güç alıyor ve kendi otoriterliğini meşrulaştırıyor.
Tarih tekerrür mü ediyor?
Sadece Türkiye’deki aşırı sağın değil, demokrasinin beşiği Avrupa’da da aşırı sağın yükselişi söz konusu. Öyle ki Almanya’nın aşırı sağının da köktenci bir güç devşirme planı yaptığı yakınlarda ortaya çıktı. Aşırı sağcı Alternative für Deutschland Partisinden (AfD) sızan bir belge, Donald Trump’ın izlediği otoriterleşme stratejisinin Avrupa’daki sağcı partiler tarafından nasıl taklit edildiğine ışık tutuyor. Federal seçimlerde yüzde 20,6 ile ikinci olan AfD, Alman istihbarat kurumları tarafından “aşırılık yanlısı” olarak tanımlanan ve........
© Yeni Yaşam
