‘Terörsüz Türkiye’ sınıfsız Türkiye mi?
Geçtiğimiz günlerde Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla toplanan PKK’nin 12. ve son kongresi, tarihsel denebilecek kararlar alarak hem kendi varlığına son verdi, hem de silahlı mücadeleyi durdurduğunu, mücadeleyi başka bir formatta, başka yöntemlerle sürdüreceğini açıkladı. Doğal olarak bu çapta bir olay, sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu başta olmak üzere dünya planında da tartışmalar yarattı. Sonuçta, PKK, seveniyle sevmeyeniyle 50 yıl boyunca hayatımızda etkisi olan bir olguydu ve en çok tartışmanın, yorumlama çabasının solda görülmesi de şaşırtıcı değildi. Altını çizerek ilerleyelim, sol derken sosyalist, devrimci kesimleri kastediyorum; geçen yirmi yıl boyunca kendi saçmalıkları sonucu kaybettikleri her seçimden Kürtleri sorumlu tutan CHP’den filan söz etmiyorum. Gerçi, hakkını yememek lazım, Özgür Özel ekibi bu kez “Ama Kürtler AKP’yle anlaştııı” mızıldanmasından nispeten uzak duruyor ama nereye kadar bunu sürdürebileceğini henüz bilmiyoruz.
Sosyalist solda karışık duygular ve düşünceler oluştu bu süreçte. Biraz sürecin kapalı yürütülmesinden kaynaklanan anlaşılabilir kaygılar vardı, biraz da son dönemde zayıflayan Erdoğan rejiminin Kürtlerin “ortadan çekilmesiyle” bir can suyu bulması ihtimali nahoş bir durumdu.
Bir şeyi düzelterek gidelim. Politika sayfası editörü olarak işim gereği ilk günden beri 12. Kongre’nin tüm metinlerini ve ayrıca Kongre konuşmalarını satır satır okuyorum. Gördüğüm şey, PKK’nin, daha doğrusu Kürt hareketinin ‘ortadan çekilmeye’ hiç niyetinin olmadığı! Metinlerin hiçbir satırında ‘elleri kaldırıp teslim olma’ havası yok. Anlaşıldığı kadarıyla PKK, yeni bir format altında, siyasi mücadelenin silahlı olmayan biçimleriyle yürümeyi planlıyor; bu da tarihte görülmemiş bir şey değil. Özellikle 1990 sonrasında, hatta 80’lerin ikinci yarısından başlayarak Latin Amerika başta olmak üzere birçok ülkede, gerilla temelli hareketlerin çoğu, bir şekilde silahı terk ederek yeni politik biçimlerle hayata dahil oldular. Uruguay, Nikaragua, El Salvador, vb. bunun tipik örnekleriydi ve ideolojik tartışmalar bir tarafa pratikte de belli başarılar sağladılar. El Salvador gerillası mesela, başkente dayanmıştı resmen, hatta ordu, resmi binaları bile korumakta güçlük çekiyordu. O derece yani.
Neyse işte. Olupbitti bütün bunlar. Yürek yarası mıdır? Evet, öyledir. Hüzün veriyor mu? Evet, veriyor. İdeolojik olarak tartışılabilir mi? Evet, tartışılabilir. Ama şu anda gerekli değil bu tartışma. Önümüzdeki realite budur. Yani PKK, -daha önce de bir yazıda söyledim- bütün dünyada Kışlık Saray’lar kuşatılmışken sırf Kürt inadından ötürü aykırılık olsun diye böyle yollar arıyor değildir. Bir realite var, onu okuyor ve beğenelim beğenmeyelim buna uygun bir ‘paradigma’ yaratmaya çalışıyor. Türkiyeli bir devrimci olarak bu........
© Yeni Yaşam
