Barışma dilde başlar!
İnsan ilişkilerinde kiminle barışık, kiminle çatışmalı olunduğu anadillerine yaklaşım ile belirlenir. Egemenlerin ve siyasi ortaklarının kiminle hangi dilde, hangi ferasetle konuştuğuna bakın hele.
Bununla bağlantılı olarak barış ve demokratik toplum çağrısındaki en masum talep olan anadilinde kendini ifade etme hakkı öteleniyorsa, son yüzyıl nasıl tarif edilecek? Bu süre içinde Türkiye’yi yöneten iktidarların ret ve inkâr ettikleriyle uçurumun kenarına sürüklendikleri ülke gerçeğiyle nasıl yüzleşecekler?
Uçuruma düşmekten kurtulmanın yolunun Barış ve Demokratik Toplum ile mümkün olduğu taraflarca ön kabul olarak teyit edilmiş olmasına rağmen. Bunun dilinin de “ret-inkâr, öl-öldür”den “yaşa-yaşat, ne inkâr-ne isyan” diline evrilmesinin elzemliği dikkate değer kabul iken…
Peki, neden teyit edildi? Çünkü baş belası son yüzyıla baktığımızda mevcut durumun nedeni hukuk ve politik inkârcılığın zeminini oluşturan dünün mağdurları bugünün mutlak egemenleri tarafından olgunlaştırıldığı gerçeği sayısız kez yazıldı-çizildi.
Türkiye’de Kürtler, kadınlar, Aleviler, Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler, Lazların (yani farklı tüm........
© Yeni Yaşam
