Hikâyenin boşluğu
Sırların altında yatan nedenlerin kuyusuna taşlar atılıyor. Sır bir sese, bir söze ve en son da bir siluete dönüşür diye bir umut yankılanıyor. İnsan nereden düştüğünü düşünür ve bulamaz bazen. Dağ mı taşı saklıyor, taş mı dağı büyütüyor, birbirine karışıyor. İnsan ve sayılar yer değiştirdiğinden beri, böyle dönüyor dünya.
Hikâyeler başladığı yerin uzağında hatta sürgününde son bulabilir, belki de hikâye orada yeniden yazılmaya başlanır. Biliriz ve yaşarız; her hikâyenin bir başı bir de sonu var ve hep birbirinin peşinden gider. İnsan ve hikâye zaman denen boşluğun sarkacında birbirini arıyor. Hayat uzun, dünya büyük, zaman çok diye diye geldiğimiz yerleri unuttuk.
İnsan zamanı hikâye edebiliyor. Hikâye zamanı insan edebiliyor. Zaman hikâyeyi insan edebiliyor. Her biri bir yol ve illa ki bir yerlerden ayrılıyor ve bazen de yolunu kaybedebiliyor. İnsan, zaman ve hikâye yollarda helak da olabiliyor. İnsan yola düşebilir, yol insandan düşebilir ve insanın kendisi yol olabilir.
Ummaktan korkan, umduğunu bulamayan ve umduğunda kaybolan insan, yeni yenilgilerin........
© Yeni Yaşam
