KİTLE KÜLTÜRÜNDE KAPİTALİZMİN ETKİSİ
Günümüz toplumlarında kitle kültürü, bireylerin yaşam biçiminden tüketim alışkanlıklarına kadar pek çok alanı derinden etkileyen güçlü bir unsur haline gelmiştir. Bu durum, özellikle kapitalist sistemin çıkarına hizmet eden bir yapıdır. Kapitalizm; kitle kültürünü yalnızca tüketim nesnesine dönüştürmekle kalmaz, aynı zamanda insanların dünya görüşlerini şekillendiren güçlü bir ideolojik araç olarak da kullanır. Bu nedenle kapitalizmin ne olduğuna değinmek gerekir. Kısaca, kapitalizm sermaye birikimi ve kâr arayışının egemen olduğu bir sistemdir desek yanlış olmaz. Sınırsız kazanç üzerine kurulan bu sistem yalnızca ekonomik bağımlılığa yol açmakla kalmaz, aynı zamanda kültürel yozlaşmaya ve millî kimliğin aşınmasına da sebep olur. Toplumun kültürel değerlerini kontrol altına alarak bireyleri standartlaştırmaya itip, tüketim odaklı bir yaşam sürdürmelerine yönlendirmektedir. İşte bu durum kitle kültüründe kapitalizmin etkisi üzerine derin bir tartışma konusu açmaktadır.
Kitle kültürü; modern toplumlarda geniş kitlelere hitap eden genellikle medya, moda ve tüketim ürünleri aracılığı ile yayılan bir kültürdür. Bu kültür, tam anlamıyla kapitalist sistemin üretim ve tüketim dinamikleri tarafından şekillendirilmektedir. Özellikle 19. yüzyılda kitle üretiminin egemen hale gelmesi ile oluşan kentlerdeki kitle denilen kalabalıkların ortaya çıkması bunu daha da hızlandırmıştır. Artık kentlere akın eden insanlar büyük bir kitle oluşturmuş, bir insan yığını halini almıştır. Şehirleşen ve endüstrileşerek gelişen kitleler, daha az düşünüp daha az eleştirmeye başlamıştır. Bu durum, onların kendilerine yeni bir kimlik kazandırmasına ve geleneksel toplulukların önemini yitirmesine sebep olmuştur. Bu dönemden itibaren kitlesel üretim ve kalabalıkların artması endişe ve korku yaratır hale gelmiş, egemenlerin bu kitleleri kendilerini tehdit eden birer yıkıcı güç olarak görmeleri kitleleri kontrol altına alma ve yönlendirmeyi amaçlayan kitle toplumunu oluşturmaya itmiştir. Hâl böyle olunca kitleleri birleştirerek kontrol altına almayı sağlamada en büyük rolü iletişim üstlenmiştir. Hatta iletişim bilimleri örgütlü bir araştırma faaliyeti olarak kitleleri denetlemek ve yönlendirmek ihtiyacından kaynaklanarak ortaya çıkmıştır.
Toplum, şehirleşme ile birlikte modernleşmenin kucağına atılmış ve yeni dönem sıradanlığın, tekdüzeliğin kültürü halini almıştır. Bu ruhsuz kültürü kitlelere hızla yayan bilindiği gibi medyadır. Medyayı oluşturan teknolojik araçlar belirli toplum tiplerinin ve o toplumun içindeki sosyal ilişkilerin sonucu olarak çıkmıştır. Özellikle basın, sinema, televizyon ve radyo hatta internet bu kapitalist içtimaî ilişkilerin birer ürünüdür. Kitlesel olarak tüketmeye dayanan bu sistemde; kitle iletişim araçları kitlesel olarak hitap etmede, belirli ürünü tüketmeye teşvik etmede ve insanlara sunulan fikir ve görüşleri onaylamalarını sağlamada yaygınca kullanmıştır. Tabii, medya bu ruhsuz kültürün yayılmasında en büyük etmen midir, bilinmez. Fakat insanı zorla tüketilmesine teşvik edilen ürün ve içerikleri tanıtarak onu meşrulaştırmış düşünmediğimiz birçok........
© Yeni Ufuk Dergisi
