Kamp yollarında ümmîleşme yolculuğumuz…
MTO Kocaeli Akademik Yaz Kampı’mız, bu sene de doldu dolu geçti. Dünyanın ve ülkemizin dört bir yanından gelen talebeler hem muazzam makaleler sundular hem de benzersiz bir kardeşlik iklimi yeşerttiler. Eğitim sistemimizin asla başaramadığı iki büyük haslet bu. Kocaeli kampımızı bu kez MTO Avrupa Yakası hanımlar temsilcisi Semra Çoban Hanım kardeşimizin leziz kaleminden aktarıyorum. Zihin açıcı okumalar…
***
YOLA ÇIKARKEN…
İstanbul’dan kamp alanına gitmek için Üsküdar’da Mihrimâh Sultan Camii önünde buluşulacak…
Buluşma yerine ilk gelenim.
Etrafta “tanıdık bir yüz” arıyor gözlerim ve bir an “yanlış yerde mi bekliyorum” endişesi sarıyor ruhumu.
Sonra birileri yaklaşıyor beklediğim alana; yüzler yabancı ama anlam veremediğim bir tanıdıklık hissi “doğuyor” gördüğüm ve yaklaşan her gülümseyen yüzde!
İlk cümlemiz “MTO talebesi misiniz”? oluyor önceleri.
Sayı arttıkça “samimi gülümseyen yüzler” bizim referansımız oluyor ve soru ortadan kalkıp, direkt selâmlaşmaya başlıyoruz.
Talebelerinin birbirini görmediği online bir okulda yaşanabilecek müthiş bir deneyim bu.
Otobüse binip koltuğuma oturduğumda “Semra abla” diye seslendi; “neşeli, güleç sesiyle” geçen sene ki kampta birlikte kaldığımız oda arkadaşım Didem kızım. Mimarlık ikinci sınıfa geçti bu sene. Ayakları yere basan, zeki, dinamik ve köklerinden beslenen, medeniyetini daha iyi tanımak için cami cami dolaşan bir mimar kendisi. Sosyal medyadan takip ediyorum ve hayran kalıyor, gurur duyuyorum. İnşAllah, zamanımızın yeni Mimar Sinan’larından olma yolunda görüyorum böyle gençlerimizi.
Kamp alanına vardığımızda, bizden önce gelenlerle birlikte yerleşeceğimiz “şirin ahşap kulübe odalarımızı” öğrenmek için kamp görevlisine odaklanıyoruz.
Birbirlerini önceden tanıyanlar altışar ve sekizer gruplar oluşturuyor ve odalarına yol almaya başlıyorlar.
Benimle birlikte beş kişi kalıyoruz en son.
İstanbul Avrupa yakası Kitap Tahlillerimize katılan bir kardeşimi tanıyordum içlerinden sadece.
Kamp görevlisinin yerleştirmede tereddütte kaldığını anlamış, dönüp yüzlere bir daha bakmıştım. Hepsi de ay parçası gibi saf ve temiz bir yüz ifadeleriyle ne diyeceklerini bilemez şekilde duruyorlardı.
Yüzlerindeki samimiyetten ve sevecenlikten güç alarak “Biz tanışıyoruz ki zaten, Bezm-i Elest’ten hem de”! dedim.
Kamp görevlisi ve arkadaşlarının yüzünü bir gülümseme kaplıyor.
“Evet, tanışıyoruz” diyorlar onlar da ve “yaşanılacak yeni şeylere gebe” üç gün konaklayacağımız kamp odamıza doğru yol alıyoruz.
Dolu dolu dersler........
© Yeni Şafak
