menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İlimden irfana, irfandan hikmete: Dijital Nizamiye’de beş yıllık talebelik muhasebesi (2)

48 1
28.09.2025

Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) beş yaşını doldurdu. Akıl, kalp ve ruhu aynı anda harekete geçiren, önümüzü açacak öncü kuşakları, adam yetiştirecek adamları yetiştiren çağdaş Enderunumuz olacak bir okul. Dijital Nizamiye'miz MTO.

MTO'da yeni dönem başvuruları başladı. İki ay sürecek bir başvuru sürecine girdik. MTO'ya başvuruların kabul edilmesinin iki şartı var: 100 Kitap Listesi'nin ilk 20 kitabını okumak ve okumaları 4 Renkli Kurşun Kalemle Okuma Tekniği ile yapmak.

MTO'nun ne anlam ifade ettiğini MTO'nun en parlak isimlerinden Bursa temsilcimiz Nuri Gür Bey kardeşimiz yazdı. Nefis bir yazı oldu yine.

Birkaç yazıda bu güzel yazıyı paylaşacağım. Zihin açıcı okumalar.

MEKKE SÜRECİ = ZİHNİ İNŞA / BİLME YOLCULUĞU

İlimle ilk karşılaşmalarımda, kendimi bir bakıma hem şaşkın hem de aç bir halde buldum. Kütüphanede önümde duran kitap yığınları, kağıt ve mürekkepten ziyade; onlar, bir insanın zihnini yeniden yoğuracak, düşünce yollarını açacak birer damardı. Gece yarısı kitapların arasında kaybolduğumda, bazen göz kapaklarım ağırlaşırdı ama bir cümle gelir, zihnimi öyle bir sarsardı ki, bütün uykum kaçar, sabaha kadar o cümleyi içimde döndürürdüm. İşte Mekke bana bu hali öğretti: ilim insana kendisini yeniden kurduran bir nefesti.

Sezai Karakoç’un Diriliş Neslinin Amentüsü ile başlayan serüvenimde, imanla ilmin nasıl birbirine kenetlendiğini gördüm. Karakoç’un sarsıcı satırlarında, bir neslin ayağa kalkışını, benim kendi ruhumun silkinişini hissettim. O gün anladım ki, ilim insanın aslına dair bir hatırlatmadır. Necip Fazıl’ın İdeolocya Örgüsü ise, kafamdaki dağınık taşları bir mimar titizliğiyle yerleştirdi. Onun öfkeli ama sistemli dili bana, ilmin celâl tarafını gösterdi: bilgi aynı zamanda mücadeleydi, tavırdı, dik duruştu.

Cemil Meriç’in Bu Ülkesi ise bambaşka bir pencere açtı. Onu okurken gözümün önüne kendi çocukluğum geldi. Bir köy odasında, eski bir radyodan gelen cızırtılı seslerle büyüyen bir çocuğun aslında bir ülkenin kaderini nasıl sırtlandığını fark ettim. Meriç bana, ilmin asıl meselesinin “ait olmak” olduğunu öğretti. İlim, köksüzlüğü gideren bir bağdı; kendi dilime, kendi tarihime, kendi ruh köklerime yeniden bakmayı öğrendim.

Mustafa Kutlu’nun hikâyeleri, bana ilmin sokaktaki yüzünü gösterdi. Yoksulluk........

© Yeni Şafak