menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir konkordato hikâyesi

28 0
22.07.2025

İmalatçı bir işadamıyla karşılaştım hafta sonu. İşlerden konu açılınca

konkordato

ilan ettiklerini öğrendim. Bugünlerde tam da konuşulacak kişi diye düşündüm. Sürecin teorik olarak nasıl işlediğini biliyoruz ama içinde nasıl yaşanıyor, sorusuna cevap bulmak için.

Ben de sanırım bugünün şartlarında iş dünyasıyla beraber taşıdığım ortak merakımı gidermek için sordum. O da anlattı.

Önce konkordatonun ne olduğunu ve bugün neden ihtiyaç olduğunu tarif edeyim, ondan sonra paylaştıklarını aktaracağım.

Konkordato mahkeme gözetiminde iflas önleyici bir anlaşmadır. Daha doğrusu alacaklıları anlaşmaya zorlayan bir tedbirdir. Dönemsel olarak zora girmiş, bütçe ve diğer planlamalarını doğru yapamamış buna karşın konjonktür geçince toparlayabilecek durumdaki işletmeleri yaşatmaya dönük olarak mahkemelerin bir tasarrufu olarak uygulanıyor.

Aslında ekonomi yönetiminin konjonktür etkilerine kayıtsız kaldığı durumda mahkemeler sorumluluk alıyor. Gerçi ekonomi yönetimi Merkezin Güncesinde yaptığı

zombi

vurgusuyla meseleyi konjonktürel görmediğini beyan etmişti.

Dönemin koşullarında akım çakmışa dönen işletmeleri ekonomiden sürmeye dönük bir yaklaşımı benimsiyorlar. Bu şartlarda mahkemelerin samimi gayretleri de, ne bileyim…

Başkaca konkordatoya mecbur olan işletmelerden bildiklerimi de şöyle bir gözümün önünden geçirdim. Bu işletmeler gelen dalgayı görememiş ve trajikomik biçimde vizyoner düşünmüş işletmeler. Merdivenaltı standartlarda varlık göstermeyi benimseseler sıkıntı yaşamayacak işletmeler. Sahip oldukları vizyon için tüm varlıklarıyla işlerini yaşatmaya çalışmış işletmeler.

Hayatta kalmanın şartını pekâlâ biliyorlardı. İşin kalitesine yatırım yapmamak, insan kaynağına yatırım yapmamak, tüccar gibi değil tefeci gibi çalışmak, kayıtdışı kumsallara şezlong........

© Yeni Şafak