menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yakın tarih neden en karanlık tarih oluyor? Lozan neden tartışılamıyor?

140 7
19.05.2025

Lozan hakkında ne zaman mevzu açılsa hemen harekete geçen “konuşturtmayız”, “dokundurtmayız”, “sorgulatmayız” korosunun Türkiye’de hala kullandığı, muhafaza ettiği güçlü ve geniş bir etkinlik alanı olduğu çok açık. Bu etkinlik yüzyıldır gücünü tam da bu konuşturmamayı, sorgulatmamayı başarmaktan alıyor.

Yakın tarihimizin düşünülemeyen, dokunulamayan, sorgulanamayan alanları o kadar fazla ki.

Normalde bir tarihin en kolay yazılabilecek olanı en yakın olanıdır. Öyle olması gerekiyor çünkü şahidi, etkileneni, belgesi en fazla olandır. Biri tarihi çarpıtan bir anlatıyla karşımıza çıktığı taktirde hemen onun aksini ispatlayabilecek çok sayıda mevcut veriyle düzeltilebilir.

Gelgelelim, herkesin birinci dereceden etkilenmiş olduğu bu tarihi, orta ve uzak tarihimizden çok daha fazla karanlıktır.

Neden? Çünkü bu dönemle ilgili anlatı üzerinde bir tekel oluşturulmuştur ve bu tekel anlatının dışında her türlü anlatının dillendirilmesi, tedavüle girmesi resmen ve fiilen engellenmiştir. Bu konuda mevcut resmi anlatıyı yanlışlayacak bir belgenin ortaya çıkması üzerinde yaptırımları çok güçlü kısıtlamalar uygulanmıştır. Hal böyle olunca bizim yakın tarihimiz aynı zamanda tarihimizin en karanlık kısmı olarak kalmıştır.

Yakın tarihimizin ancak Nutuk’ta anlatıldığı gibi okunup anlaşılması uygun görülmüştür.

Nutuk Milli Mücadele tarihi hakkında itibar edilecek tek anlatıyı oluşturur. Oradaki herhangi bir iddiaya karşı alternatif bir anlatı hainlikle, yalancılıkla, tarihi çarpıtmakla itham edilmekle kalmayacak her türlü takibata da maruz kalacaktır.

Bizim mesela Dünya Savaşını neticelendirip koca Osmanlı ülkesini yıkan yenilgiyi yaşadığımız Filistin’de neler olup bitmiş olduğunu nasıl anlamamız gerektiğini Nutuk’taki anlatıdan başka bir yolla anlamamızın önü büsbütün kesilmiştir.

Zaten Nutuk’ta orada neler yaşandığı bütün teferruatıyla anlatılmış başka bir rivayete, başka bir delile ihtiyaç yoktur. Orada yenilmemiz gerekiyordu, ordumuz perişandı, savaşamayacak durumdaydı ve çekilmekten başka bir çare yoktu. Haddi zatında o çekilme stratejik bir çekilmeydi, zaten sonradan 5-6 yıl sürecek bir planlamanın ilk stratejik adımıydı. Son derece öngörülü bir çekilmeydi. 70 bin askerimiz İngilizlere esir, 35 bini de şehit olmuştur, olsun, ama başka çare yoktu. Başka çare vardı diyenler fitne fücur peşindedirler, o kadar.

Bu rivayeti herkes kabul etmek ve burada yaşananları bu özet tez istikametinde yazmak zorundadır.

Burada haşa, Mustafa Kemal’in komutanlığını yaptığı bir cephede bir yenilgi........

© Yeni Şafak