Yahudilerin kurbanına ne oldu?
Yahudi felsefesinin İslami entelektüel çevreyle en yoğun etkileşimde olduğu dönemde İslam kelamcıları ve filozoflarından etkilenmiş olan Maimonides’in kurbanla ilgili yaklaşımlarında İslam’ın kurban anlayışının izlerini bulmak mümkün. Ancak bunu sonradan gelen bir din olarak İslam’ın Yahudi teolojisi üzerindeki etkisi olarak kabul edebileceğimiz gibi kökeni bir tevhid dini olan Yahudiliğin içindeki doğruların yeniden keşfi olarak da kabul etmek mümkün.
Maimonides’e göre mesela Kurban Tanrı’nın ihtiyacı değil, insanın ihtiyacıdır. Esasen Tanrı’nın hiçbir fiziksel şeye ihtiyacı yoktur; tevhid inancında Tanrı fikri ihtiyaç kavramını dışlar. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı yok, dolayısıyla kurbanlar Tanrı’yı “beslemek” ya da “memnun etmek” veya onların kapıldıkları bazı “duygusal” (öfke, teselli veya başka türlü) hallerini yatıştırmak için de verilmez. Aksine kurban ibadeti, insanların dini gelişimi için bir araç olarak düzenlenmiştir.
Ancak bu hangi kurbandır? Maimonides’in yine de tarif ettiği kurban bir tarihsel geçiş formu olarak bir dönem için kabul edilmiş olan kurbandır ve sonradan insanlar belli bir olgunluk seviyesine geldiklerinde kurban kesmeye de gerek kalmamıştır. Böylece sonradan gelen insanların kurban yoluyla eğitilmelerine de gerek kalmamıştır.
Kurbanın bu şekilde aşılarak yok edilmesi, kurban edilmesinin ardındaki hikâyeyi veya kendine göre hikmeti Maimonides Delaletu’l Hairin isimli meşhur kitabında detaylı ve kendine göre ikna edici bir biçimde anlatır. Buna göre kurban Yahudi Şeriatının oluştuğu dönemden önce de zaten vardır ve kaynağı bizatihi insanlar arasında oluşan geleneklerdir.
“O zamanlarda tüm insanlar arasında meşhur olan genel adet ve İsrailoğullarının genel ibadet tarzı, içerisinde birtakım suretler bulunan tapınaklarda hayvanları kurban etmek, bu suretlere secde etmek ve onların önünde tütsüler yakmak şeklindeydi… Tanrı’nın yaratılmış olan tüm şeylerdeki hikmeti ve açık lütfu, tüm bu ibadet çeşitlerini kaldıran, terk ettiren ve iptal eden bir şeriat göndermeyi gerektirmez. Çünkü bu, alışkanlık haline getirip ona ülfet duyan insan tabiatı açısından, kabul edilmesi tasavvur edilemeyen bir şeydir” (s. 523).
Böylece ilk dönemde yakılık kurban geleneğinin Tanrının emri olmadığı kesin olmakla birlikte diğer kurbanlar da o dönemde insanlar arasında meşhur olan genel........
© Yeni Şafak
