İbn Haldun’a kulak verin, bedevi aşiretleri deyip geçmeyin
İnsanlık düşmanı Siyonist İsrail’e güvenerek
Suriye rejimine karşı harekete geçen Suveyda’nın ayrılıkçı Dürzileri pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.
Komşuları bedevi aşiretlere karşı kendilerinde soykırım yapma hevesini tahrik eden Siyonist iğfalcilerin onları Suriye sosyolojisi içinde nereye kadar koruyup himaye edebileceklerini kısa bir süre içinde anladılar. Kuzeydoğu Suriye’ye doğru bir koridorla azıcık nüfuslarıyla İsrail himayesinde yeni bir Baas rejimi kurabileceklerini düşündüler herhalde. Neticede Esed’in Baas rejimi de küçük bir azınlıkla nasıl olsa 60 yıl boyunca bütün bir Suriye halkını sindirerek yönetebilmişti.
Aynı hesabı İsrail de ayarttığı yoldan çıkmış Dürziler üzerinden yaptı.
O da hazır kullanılacak bir aparat olarak Dürzileri himaye etme bahanesiyle meşhur sapık teolojik anlayışında içkin Davut Koridoru masalını hayata geçirebileceğini düşündü. O da şimdilik işgal etmiş olduğu topraklardaki dehlizlerden de olma durumuyla karşı karşıya kaldı. Devletin meşru silahlı güçlerine karşı İsrail’in hava gücüyle bir üstünlük sağlama avantajına güvendiler. İsrail Şam’ın kalbini bombaladı ve hükümet güçlerini Suveyda’dan çekilmeye zorladı.
Ama devreye hiç hesap edemedikleri bir güç girdi: Suriye’nin demografik yapısında çok önemli bir yeri olan aşiretler.
Bu aşiretlerdeki bedevi ruh, o asabiye ruhu, o Arap onuru denilen ve İsrail karşısında yıllardır uykuya yatmış olduğu görülen hamiyeti kendi elleriyle uyandırmış ve karşılarına dikmiş oldular.
Harekete geçen aşiretlerin Suveyda’ya yürüyüşü muhtemelen Suriye’yi yüzyıldır izlemekte olan herkes için bir sürpriz oluşturmuştur.
Esed rejimi altında aslında bu yapılar uzun süre rahatsızlıklarını ifade etseler de bu etkide kendilerini göstermediler.
Bugün sebeplerini biraz irdelediğimizde de aslında 14 sene önce devrimin fitilini yine Arap aşiretlerinin bu onur hassasiyetlerinin ateşlemiş olduğunu hatırlamamız gerekiyor.........
© Yeni Şafak
