Bu savaşı kim, nasıl durdurabilir?
Soykırım suçları uluslararası mahkemece tescil edilmiş İsrail’in İran’a şımarıkça saldırısı aslında ilave bir tepki çekmesi beklenirken İngiltere ve Fransa tarafından, yapılması gereken normal bir adım gibi değerlendirildi.
Her iki ülke ABD’nin yanı sıra İran’a karşı İsrail’in yanında yer alacağını açıkladıklarında aynı İsrail, Gazze’de 610 gündür işlediği soykırımına tüm hızıyla devam ediyordu.
İran’ın nükleer silah edinmesine karşı soykırımcı bir başka nükleer güçle birlikte gösterilen dayanışmanın zaten Gazze olayından beri iyice sarsılmış olan modern-laik-hümanist paradigmayı tamamen yıkmış olması mukadder.
Açıkçası G7’nin toplantısından “
İran nükleer güç olmayacak
” mesajının bütün açıklığıyla çıkmış olmasının tüm İslam dünyasında nasıl algılanıp anlaşılacağı çok açık.
İran’ın İslam dünyası içinde uzun süredir taraf olduğu bütün sorunlara rağmen bir nükleer güç olmasına izin verilmemesinin ardında bir dini tercih ve dayanışmanın izleri görülecektir. Gerçek bir tehlikeden bahsedilmesi gerekiyorsa İsrail’in bırakınız bir nükleer güce sahip olması, bir tabancaya sahip olması bile insanlık için bir tehlike arz ediyor.
Oysa İsrail çok daha fazlasına, hatta nükleer güce de sahip olarak bugün bütün dünya barışı için, bütün insanlık için gerçek bir tehlike oluşturuyor.
Oluşturduğu tehlikenin ne kadar gerçek olduğunu Gazze’de, Batı Şeria’da, Suriye’de görüyoruz her gün.
Saldırgan ve şımarık bir tabiatı var. Ama bu saldırgan tabiata sahip olan güç, üstelik hakkında soykırımcılık kararı da varken İran’ın veya bölgedeki başka herhangi bir ülkenin şu veya bu silaha sahip olup olmamasına karar vermesi kendisine bir hak olarak görülüyor.
Bu, yaşadığımız savaşın bir yanı. Ancak diğer önemli yanı bu savaşa girişmekle
İsrail’in şimdiye kadar bütün saldırganlığına rağmen kullanabildiği dokunulmazlık, ulaşılmazlık konforunu kaybetmiş olduğu
dur. Bu saatten sonra İsrail artık eskisi gibi........
© Yeni Şafak
