Bangladeş’te Temmuz Devrimi’nin 1. yıldönümü
DAKKA
Türkiye’de 15 Temmuz’in 8. yıl anma toplantılarının yapıldığı günlerde geçtiğimiz yıl Bangladeş’te 16 yıldır ülkeyi baskıcı bir diktatörlükle yönetmekte olan Şeyh Hasina’ya karşı bir halk ayaklanması her geçen gün hız kazanarak devam ediyordu. O ayaklanma 5 Ağustos’ta Hasina’nın Hindistan’a kaçmasıyla birlikte bir devrim olarak kayıtlara geçmiş oldu.
Bugün adına Temmuz Devrimi denilen bu hadisenin 1. Yıl anma ve kutlama etkinlikleri kapsamında Dakka’dayız.
Anma toplantıları Bangladeş’in geçiş dönemi dolayısıyla geleceğinin tartışıldığı bir dizi konferans, çalıştay ve toplantılarla Temmuz ayının başından beri devam ediyor aslında. Ama 27 Temmuz Devrim’in artık adının konulmuş olduğu gün olarak kutlanmaya başlanmış bulunuyor.
16 yıllık yönetimi esnasında boyunca bilhassa Cemaati İslami üyelerine kindarca bir savaş açmış olan Hasina’nın baskılarından nasibini sadece onlar almadı.
Ancak Cemaati İslami’ye olan özel kini onları doğrudan değilse bile dolaylı olarak babasının öldürülmesiyle ilişkilendirmiş olmasıydı.
Hasina'nın babası Bangladeş’in kurucu lideri ve ilk Cumhurbaşkanı olan
Şeyh Mucibur Rahman 15 Ağustos 1975’te
bir askerî darbe sırasında evinde ailesiyle
birlikte katledildi
. Aslında bu suikasti Cemaati İslami veya herhangi bir üyesi değil, Bangladeş ordusundaki bir grup genç subay gerçekleştirdi. Saldırıda Şeyh Mucib’in eşi, oğulları, gelinleri ve küçük yaştaki bir çocuğu da dahil olmak üzere
yaklaşık 20 aile ferdi öldürüldü.
O sırada yurt dışında olan
Sheikh Hasina ve kız kardeşi Şeyh Rehana saldırıdan sağ kurtulan tek yakın aile bireyleri oldular
Cemaat-i İslami bundan sorumlu değildi ama Bangladeş’in Pakistan’dan bağımsızlık mücadelesine karşı çıkmış ve Pakistan ordusuyla iş birliği yapmış olduğu değerlendirilmiştir.
Aslında sonradan ülkenin Hindistan’a gereğinden fazla yaklaşmış olması dolayısıyla halk nezdinde Pakistan yanlısı olmak bilakis daha fazla meşruiyeti olan bir eğilim haline gelmiştir.
Ancak Bangladeş resmi ulusal kimliği ve siyaseti Pakistan karşıtlığına dayanmıştır. Halkın eğilimleri ile resmi devlet arasındaki bu karşıtlık kuşkusuz bir çok İslam ülkesinde olduğu gibi Bangladeş’in de paradokslarından biriydi. Bu........
© Yeni Şafak
