Yeni emperyal düzen tasavvuru ve Suriye’nin geleceği
Sanayi toplumunda artan enerji ihtiyacı, sömürgeciliğin ana karakterini teşkil etmektedir. Sömürgeler nihai kertede bu ihtiyacı karşılamak adına uzak ya da yakın coğrafyalarda tesis ettikleri otorite üzerinden ilgili ülkelerin kaynaklarını sömürmüşlerdir. Zaman zaman bunu bir ırksal ya da sınıfsal üstünlüğe dayanarak icra eden Batı, modern sömürgecilik tarihinin oluşumundaki başat aktördür.
Kimi zaman doğrudan işgal kimi zaman da ilgili ülkelerdeki siyasi otoriteyi kontrol etmek suretiyle işleyen bu mekanizma, entelektüel zeminde de kendisini meşrulaştıracak aydınlar üretmiştir. John Stuart Mill ve David Hume gibi isimlerin hem ırk hem de sömürü düzlemine yönelik yaklaşımlarına bakıldığında, bu entelektüel düzlemin nasıl işlediği de açık biçimde görülecektir.
Sömürgeciliği meşrulaştıran entelektüel mekanizma, sömürgeciliğin bir tür medenileştirme olduğu kanısındaydı. Yeterince gelişmemiş toplumların temeddününü bir vazife olarak addeden sömürgeci güçler, bu misyonu yüzyıllar boyunca sürdürmüştür. 20. yüzyıldaki bağımsızlık savaşları ve özellikle Afrika kıtasındaki ülkelerin sömürgecilikten arınmaları sonrasında, sömürgecilik kendisini revize etmek mecburiyetinde kalmıştır. Yeni yol ve yöntemlerle kendi çıkarını maksimize etmek isteyen bu güçler, siyasi otoriteyi kendilerine bağımlı kılacak stratejiler izlemişlerdir. Otorite tesisi konusunda sorunlar yaşandığında ise daha sofistike yöntemlerle, siyasi otoritenin güç kaybı yaşaması için çeşitli istikrarsızlıklar üretme ve kendisine muhtaç etme stratejisi izlemişlerdir.
BÖLME VE PARÇALAMA
Yakın coğrafyamızda çok açık biçimde gözlemleyebileceğimiz bu yöntemler için Arap Baharı........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d