Trump 2.0: Histeri yahut zafer
ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk dönemi, liberal demokrasiler açısından bir tehdit olarak değerlendirilmişti. Hatırlanacak olursa, Der Spiegel 2017’nin başlarında Trump’ı kapağına taşımış ve onu elinde bıçakla demokrasiyi katleden bir figür olarak resmetmişti. Dergiye göre Trump’ın “Önce Amerika” söylemi, popülist ve otoriter bir yaklaşımın yansımasıydı. Nitekim, ilk başkanlık dönemi düşünüldüğünde, Trump’ın eylemleri ile liberal demokratik söylem arasındaki tutarsızlıklar Spiegel’in değerlendirmesini doğrular nitelikteydi.
Aradan yıllar geçmesine rağmen, Trump’ın ikinci dönemi de benzer bir çerçevede ele alınıyor. Seçim sürecinde daha yumuşak bir geçiş yapabileceği izlenimi oluşturmaya çalışan Trump’ın ilk icraatları, küresel siyasetin zorlu bir dört yıla hazır olması gerektiğini gösteriyor. Üstelik bu dönem, sadece Trump’ın değil, Başkan Yardımcısı J.D. Vance ve kabinedeki en dikkat çekici isimlerden Elon Musk’ın da sahnede olduğu bir süreç anlamına geliyor.
Trump dışındaki bu iki ismin ilk açıklamaları ve attıkları adımlar, Trump etkisinin yalnızca ABD ile sınırlı kalmayacağını, Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada hissedileceğini ortaya koyuyor. Avrupa’da Meloni, Orban, Weidel ve Farage gibi liderlerle yakın ilişkiler içinde olan Trump’ın önünde ciddi bir direnç olup olmadığı ise tartışmalı. Almanya’nın Merz ve Scholz üzerinden bir denge unsuru oluşturmaya çalıştığı görülse de bu çabanın ne kadar etkili olacağı belirsizliğini koruyor.
MERKEL’İN ANILARINDA........
© Yeni Şafak
