Terörsüz Türkiye’den terörsüz bölgeye doğru
22 Ekim sonrasında Türk siyasi hayatını şekillendirecek çağrının iki amaca işaret ettiği çok açıktı. İlki, terör örgütünün kurucu lideri aracılığıyla muhatap olacağı çağrıya karşılık vermesi ve hemen akabinde silahları bırakarak kendisini fesh etmesi. Terör örgütünü var eden koşulların teorik ve pratik açıdan ortadan kalktığı ve örgütün kendisini bir kısır döngüye hapsederek tekrara düştüğü, dolayısıyla fesihten başka bir seçeneğinin kalmadığının kabulü, terörsüz Türkiye’nin inşası açısından önemli bir adımdı.
Bu aşamada sürecin teknik detaylarından ziyade orta uzun vadede ne tür katkılar ortaya çıkartacağı ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılında çoğulcu demokratik bir zeminin nasıl inşa edileceği gibi hususların ön plana çıkması, sürecin başarıya ulaşması açısından oldukça önemli.
22 Ekim sonrasında yapılan açıklamaların ikinci amacı da terörsüz bir bölge inşa edebilmek. Nitekim PKK’nın süreç içerisinde, bölgesel ve küresel aktörler marifetiyle Irak, Suriye ve İran’daki etki alanı düşünüldüğünde, sorunun sadece Türkiye sınırları ile mukayyet bir projeksiyona işaret etmediği açıktı.
O sebeple, Öcalan’ın çağrısının Suriye’nin Kuzey’indeki PKK yapılanmasını kapsayıp kapsamadığı ve sürecin Suriye ayağında nasıl bir gelecek tasavvur edileceği gibi tartışmalar bu noktada önemli idi.
Bu açıdan Suriye Halk Devrimi sonrasında, birincil öncelik olarak görülen birleşik Suriye’nin inşasında önündeki engellerin kaldırılması sadece Suriye değil........
© Yeni Şafak
