Boykot ve direniş miti
Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle ilgili tartışmalarda ortaya çıkan tablo, konunun hukuki boyutundan ziyade politik olan tarafına ilişkin bir çerçeve üzerinden yürüyor. Bir yanda kategorik bir reddiye ile hukuki çerçeveyi dikkate almayan muhalif bir tutum diğer yanda ise siyasetin hukuka müdahale ederek sivil bir darbe yaptığına ilişkin ithamların muhatabı olan iktidar.
Henüz ilk aşamasında olduğumuz bu süreçte CHP’nin pozisyonu, toplumsal muhalefetin derinleşerek sokağa tahvil edildiği bir atmosfer ve bu atmosferin tetikleyeceği bir siyasal istikrarsızlık üretmek. Hemen sonrasında erken seçim ya da teknik ifadesiyle seçimlerin yenilenmesi talebinin dile getirildiği bu aşamada, öğrenciler başta olmak üzere geniş kitlelerin eklemlenmesiyle toplumsal muhalefetin sürdürülebilmesi ve sonuç alınması beklenmektedir. Bir parti pozisyonu olarak ortaya çıkan bu perspektifin idealize ettiği sonuçlara ulaşması hiç kuşkusuz iktidarın ve ona destek veren kitlelerin nasıl tavır alacağıyla da yakından ilişkili olacaktır.
Parti pozisyonunda açık biçimde ortaya çıkan ve bir direniş miti üzerinden hikayelendirilen sokak hareketlerinin geldiği aşama, yer yer sivil itaatsizlik gibi kavramlarla izah edilse de sokağın kaçınılmaz bir sonucu olan şiddeti de beraberinde getirmektedir.
Bu tür eylemlerin devam etmesi durumunda yaşanması muhtemel olan sosyal çatışma riski de hesaba katıldığında, sokaktan sonuç alma ihtimali zayıflamaktadır.
BOYKOT VE SOSYAL ÇATIŞMA
Fakat tüm bu gerçekliğe rağmen sokakta ısrar eden ve boykot ile sosyal çatışmayı derinleştirecek adımlar atan parti yönetimi, mevcut pozisyonunu revize etmekten uzak bir görüntü sergiliyor. Bazı........
© Yeni Şafak
