Tatsız tekrarlar
Son günlerde kıymetli okurlarımdan epey sitem işitiyorum. “Gündem çok yoğun ama sen sanki başka bir âlemde yaşıyor gibi, tamamen alakasız konularda yazıyorsun!” diyenlerden tutun, “Bu iş nereye gider? Neler yaşanır? Bölgesel bir savaş çıkar mı?” şeklinde sorularla beni ısrarlı biçimde sıcak gelişmeler hakkında yazdırmaya / konuşturmaya çabalayanlara varıncaya kadar, türlü tepkilerin tam ortasındayım.
En azından gazetedeki köşem bağlamında gündemin dışındaymışım gibi görünmemin birinci sebebi şu:
Kısa süre önce, Doğu Türkistan’a uzun ve yoğun bir seyahat yaptım. Gulca’yı, Kızılsu’yu, Kaşgar’ı, Yarkent’i, Hoten’i, Urumçi’yi, Turfan’ı ziyaret ettim. Abdulkerim Satuk Buğra Han’ın, Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf Has Hâcib’in kabirlerinde fâtiha okudum. Uygur kardeşlerimle hemhal oldum; mahallelerini, sokaklarını adımladım. Doğu Türkistan seferim, zaman zaman sıkı polis sorgusu ve takibi eşliğinde, İslâm coğrafyasında şimdiye kadar yaptığım seyahatlerin en zorlusu, en gergini ve en zahmetlisiydi.
Çin’deki atmosfer icabı, oradaki şartları çok kestiremediğim ve ne zaman döneceğim konusunda da bazı belirsizlikler bulunduğu için, gitmeden evvel birkaç köşe yazımı yazıp hazırlamıştım. İsrail-İran gerilimi ben Doğu Türkistan’dayken başladı, ancak bulunduğum coğrafyanın olağanüstü, bol sürprizli ve hazin şartları sebebiyle Ortadoğu gündemine adapte olacak enerjiyi ve isteği kendimde bulamadım.
Döndükten sonra da, gördüklerimin etkisinden hâlâ tam anlamıyla çıkamadım. Seyahat boyunca 50 sayfaya yakın not tuttum. Şahit olduklarımı bir köşe yazısında özetlemenin........
© Yeni Şafak
