Sen ne söylersen söyle…
Vaktiyle İstanbul’un büyük ilçelerinden birinde “Ortadoğu ve İslâm Dünyası” konulu bir konferans vermiştim. Epey büyük bir salonda, kalabalık bir dinleyici kitlesine konuştum. Konferansı haberleştirmek üzere, yerel basının temsilcileri de salondaydı.
Ertesi gün bana yolladıkları linke baktım, kocaman bir başlık: “Taha Kılınç: Araplar bizi arkamızdan vurdu!” Bir daha okudum, evet böyle yazıyordu. Haliyle, beynimden vurulmuşa döndüm. Haber de epey izlenmiş, tıklanmıştı.
Elbette böyle bir sözü bu biçimde sarf etmiş olamazdım. Nitekim konuşmamın içinde “Bazıları diyor ki: Araplar bizi arkamızdan vurdu!” şeklinde bir cümle kurup, bu iddianın Araplarla aramızdaki kardeşlik bağlarını çözmek isteyenler tarafından uydurulduğunu izah ederek sözlerime devam etmiştim. Ama gelin görün ki, haberin başlığı bambaşka şekilde çıkmıştı. Dinleyip aktaranın ilgisinin ve bilgisinin azlığı… Ve belki de “linki daha fazla tıklatmak” iştahı…
9 Nisan Çarşamba günü bu köşede çıkan Gazze’yle alakalı yazımdan sonra, yine aynı şey oldu. Gazze’deki insanların tahliyesi tartışmalarıyla alakalı çeşitli yorum ve görüşleri aktarıp, yazıyı şu mesajla bitirmiştim oysa: “İşgale karşı, müzakere çözüm değildir. İşgal ancak caydırıcı güçle ve kuvvetle sona erdirilir. İslâm dünyasında herkesin öyle veya böyle sözünü dinleyeceği, demir yumruk sahibi bir odak........
© Yeni Şafak
