Doğum savaşı
“Üstlerine bomba yağıyor, bunlar hâlâ doğurmanın peşinde!”, “Böyle bir ortamda çocuk doğurmak bencilliktir”, “Kendileri neyse de, çocuklara yazık gerçekten!”, “Bir insan böyle düşüncesiz olabilir mi?”… Yorumlar bu minvalde uzayıp gidiyor. Konumuz, İsrail’in soykırım boyutuna ulaşan saldırılarına rağmen, Gazze’de kadınların çocuk doğurmaya devam etmesi. Gazze’den gelen her doğum haberinden sonra, benzer tartışmalara şahit oluyorum. Üstelik sadece bizim buralarda değil, yabancı sosyal medya hesaplarında da konu hararetli polemikler halinde gündemde.
Evet, gerçekten de uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalar, Gazze’de günlük ortalama 130 çocuğun dünyaya geldiğini gösteriyor. Rutin bombardımanların yol açtığı hayatî risklere, sağlık tesislerinin yetersizliğine, doktor ve hemşire açığına, doğum sonrası bakımdaki eksikliklere ve beslenme problemlerine karşın, Gazze’de Filistinli nüfusa bebek takviyesi sürüyor.
Dışarıdan bakılınca da kolayca görülen onca zorluk varken, Gazzeli kadınların çocuk doğurmaya devam etmesinin iki sebebinden söz edilebilir:
Birincisi, doğum insanın istikbale olan umudunu koruyabilmesini sağlayan çok fıtrî bir fenomen. Türlü aksaklıklar (savaşlar, göçler, mültecilik, fakirlik vb.) yaşansa da, insanoğlu çoğalmayı, nüfusunu ve neferini artırmayı içgüdüsel olarak önemsiyor. Bombalar altında doğurmayı, sadece cehalet veya bencillikle izah etmek........
© Yeni Şafak
