Taktik kazanımlar, stratejik kayıplar arasında (1)
İki bölümde bitirmeyi planladığım bu yazıda, Ortadoğu, Kafkasya ve Avrasya’da cereyan eden sıcak hâdiseleri belli bir geri plân değerlendirmesine tâbî tutmaya gayret edeceğim. Esas gâyem elbette Türkiye’nin içinde bulunduğu kritik durumun ne kadar riskli ve bir o kadar da fırsat yüklü olduğunu göstermek.
Küresel ölçekte iki büyük güç temerküzü arasındaki savaş derinlerde iyiden iyiye kızışmış durumda. Çeşitli devletler arasında bölgesel olarak yaşanan sıcak savaşları, bu derin savaşın fonksiyonu olarak görmek gerekiyor. Bu bağlam ıskalanarak yapılan tahlillerin ve buradan türetilen beklentilerin daha baştan nâfile olduğunu görmek gerekiyor.
Şimdi bu esas bölünmenin bir tarafını ele alarak başlayalım. Burada City of London merkezli olarak hudutsuz şişmelerle dolarizasyonu yaşatmayı temel alan finansal bir ağ mevcut. İngiltere ve peşinden sürüklediği mevcut Avrupa’daki elitlerinin bu güç temerküzünün odağı olduğunu unutmamak gerekiyor. ABD’deki Demokratlar bu ağın diğer ayağını oluşturuyor. Biden devrinde canlandırılan NATO’nun bu finansal ağın askerî cephesini meydana getirdiğini görüyoruz.
Sovyetlerin külleri arasından doğan Rusya da bu ağın bir parçasıydı. Burada hayâtî enerji kaynakları ile dolar arasındaki bağa dikkat edelim. Petrodolar hâdisesi tam da bu kesişmeyi ifâde ediyor. Hâl böyle olunca enerji akışından Rusya’nın kasasına büyük meblâğlarda bir dolar akışı sağlanıyordu. Cemil Şinâsî Türün bunu, Körfez Arap dünyâsı ile Rusya’nın OPEC içindeki kader birliği olarak yorumluyor. Yâni enerji satışıyla sağlanan refah artışı Suudî Arabistan ile Rusya’yı aynı çizgiye getiriyordu. Oligarklar bunun aracısıydı. Hoş, bu refah payını düştükten sonra kalan çok daha büyük hacimlerdeki artık değer, yine bir şekilde finans kaynakları tarafından emiliyor ve geri alınıyordu.
Çin de bunun bir parçasıydı. Çin’in büyümesi........
© Yeni Şafak
