menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Militarizmin yükselişi ve Avrupa(1)

64 1
26.05.2025

Almanya’da yeni kurulan hükûmetin Başbakanı olan F. Merz ,sıkı bütçe dengelerini kollayan mevcût kanunların mânialarını da aşarak parlamentodan Almanya’nın silâhlanmasını temin edecek bir kaynağı çıkardı. Bu süreç, İngiltere, Fransa ile eşgüdümlü daha ihâtalı bir programın parçası. Yakın zamanlara kadar bir Avrupa Ordusu kurmak adına yapılan fikrî hazırlıkların en somut hâlini ifâde ediyor. Ama daha mühim ve düşündürücü olan husus, Almanya’nın bu işin kalbinde yer alması.


II.Umûmî Harp Japonya-İtalya ve Almanya’nın sıkı bir ittifâkına dayanıyordu. Her üç devlet

katı militarist ideolojinin çeşitlemelerine

sâhipti. İtalya’da, adına faşizm denilen militarizm çok kuvvetli bir tabana sâhip değildi. Belki de İtalyan milletinin Akdenizli tabiatı ,bu kaba ideolojiyi hazmetmiyor ve faşizm yukarıdan aşağıya doğru zerk edilirken tutunumsuz kalıyor; buharlaşıyordu. Buna mukâbil Almanya ve Japonya’da çok sağlam karşılık buluyordu. Bu da aslında yine bu iki milletin hâkim kültüründen kaynaklanıyordu. Hem Almanlar hem de Japonlar gecikmiş modernleşmelerini daha başından militarist temellere oturtmuştu. Norbert Elias, Barrington Jr.Moore gibi yazarların çalışmaları tam da bunu ortaya koyar.


Militarizm ,zırâî feodal değerlerle sınâî kapitalizmi eklemleyen bir işlev görüyordu.

Buna kabaca ölümcül kesinlikte bir adanmışlık diyebiliriz. Kültürel kökleri itibârıyla

Almanya’da kılıç soylusu Junkerler, Japonya’da ise Samurayların ödev ahlâkıyla

irtibatlıydı. Bunu Kant’ın o mâhut ödev ahlâıyla karıştırmamak icâp eder. Kant,ödev ahlâkını; daha doğru bir ifâdeyle ödeve adanmışlığı en ilkesel düzeyde bireysel, özerk bir akıl ve vicdânın eseri olarak görüyordu. Burada ise akıl devreden çıkar, gözler kapanır ve........

© Yeni Şafak