Katı ve yumuşak
Emek ve sermâye açısından kapitalizmin en derin çelişkisi sâdece
birikim
odaklı değildir. Bu aynı zamanda
dolaşım
boyutunda da tezâhür eder.
Sermâye kendisini büyütmek adına
, engellenmeden dolaşımda olmak zorundadır. Girdiği her yerde, çektiği artığı büyütmek isteyecektir. Sömürgecilik ve emperyalizm bize bunun açılımlarını verir.
Sermâyenin dolaşımının da, tıpkı birikim boyutunda olduğu üzere, verdiğinin daha fazlasını çekmek prensibinin işlediği eşitsiz bir niteliği olduğu muhakkaktır. Emek açısından bakıldığında, sermâyenin birikim merkezlerinde ona revâ görülen her nev’i
baskılayıcı, sömürgen muamele,
gittiği, dolaşıma girdiği her yerde her coğrafyadaki emeğe misliyle; bu defâ
aşağılayıcı kültürel boyutlar
da kazanarak tatbik edilecektir. Oryantalizm bu aşağılamanın kültürel stoklarını oluşturur.
Bu yapıyı tersine çevirecek olan bâzı hâdiselere dikkat etmek lâzım gelir. ABD’nin kuruluşunda zırâî kapitalizm bir
emek açığı
meselesi yaşadı. Kuzey Amerika’nın yerlilerini büyük ölçüde katletmiş, yok etmişlerdi. Devâsa çiftlikleri işletmek için yoğun bir emeğe ihtiyaç vardı. Nihâyet gözlerine Afrika’yı kestirdiler. Milyonlarca siyâhî insanı köleleştirerek kıt’aya taşıdılar. Bu manzara bize,
dünyâdan artık çekme sürecine emeğin de eklendiğini g
österen müstesna bir durumu gösteriyor. Bilhassa Güney eyâletlerde, hiçbir hakka sâhip olmayan bu insanlar korkunç muamelerin kurbânı oldular. Kuzey ise sanâyi kapitalizmine geçiyordu. Kuzey ile Güney arasındaki iç savaş aslında,
zırâî kapitalizmden sınâî kapitalizme geçişin
kavgası; başka bir şekilde ifâde edilecek olursa
ücretsiz kölelikten ücretli köleliğe geçişin
kavgasıydı. Neticede Kuzey, yâni sanâyici Amerika kazandı. Zencilerin hâli bir miktarda düzeldi. Ama siyah-beyaz bölünmesinin hukûkî ve kültürel tesirleri uzun zamân devâm etti. 1960’larda Martin Luther King’in........
© Yeni Şafak
