ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun alnındaki haç işareti
On beş ay boyunca insanlık tarihinin en vahşi saldırganlıklarından birine şahit olduk. Siyonist İsrail Anglosakson dünyanın, Almanların ve Felemenklerin desteği ile örneğini ancak kutsal kitapların kaydedebileceği vahşeti tarihî Filistin topraklarında sergiledi. Aslında İsrail bu vahşeti 1948’den sonra birçok defa sergilemişti fakat hadiseler bugün olduğu gibi uzun bir müddet kamuoylarının gündeminde kalmamıştı. Siyonistler soykırım için adeta ellerine tutuşturulan silahlarla ve olağanüstü medya karartmasıyla müthiş bir hızla vahşeti sergiler, geriye bunun üstünü örtmek ya da önemsizleştirmek kalırdı. Ama ilk defa Gazzelilerin destansı direnişi ile hedeflerine ulaşamadılar. Günlerce, haftalarca ve aylarca küçücük Gazze’yi havadan vurdular; hedeflerine ulaşamadıkça vahşetin şiddeti arttı fakat Filistin uluslararası gündemin ilk sırasında kaldı. Böylelikle Anglosakson merkezli dünya sistemi bütün çıplaklığı ile ortaya serildi.
Filistinliler direndikçe Siyonist vahşetin dozunun artması esas olarak Anglosakson merkezli dünyayı temellerinden sarstı. Bu dünyanın elitleri vahşetin devam etmesi için İsrail’i destekledi. Kurallara dayalı sistemi yıkmaya çalıştıkları aşikârdı. Hâlbuki daha düne kadar Batı uygarlığı bütün dünyaya model olarak sunuluyordu. Barbarlığı bilerek tercih etmelerinin sebebi olmalıydı. Peki, neden? Bu soru tekrar tekrar sorulmalıdır. Eğer cevaplarda Holokost utancı, Avrupa’nın Yahudilere borcu veya küresel Yahudi sermayesinin gücü gibi kavramlar öne çıkıyorsa doğru bir yerde........
© Yeni Şafak
