Yerim dar
Türkiye’de işsizlik meselesi sadece bir ekonomik gösterge değil, toplumsal çözülme, aidiyet ve potansiyel kaybının gizliden gizliye sembolü haline geliyor. Her yıl binlerce gencimiz mezun oluyor ancak bir kısmı ya iş bulamıyor ya da aramayı bırakıyor. Giderek daha fazla genç işsiz kalmanın ötesinde atıl kalmanın da etkisiyle hayatı erteleyen bir ruh halinde buluyor kendini. 2025 Nisan ayında işsizlik oranı %8,6 olarak açıklandı. Ama geniş tanımlı göstergelere bakınca tablo kararıyor. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı , işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı ise civarı. Atıl işgücü oranı ise 0’un üzerine çıkmış durumda. Bu tablo, Türkiye’de her üç kişiden birinin ya işsiz olduğunu ya eksik süreli istihdamda tutulduğunu ya da iş aramayı bırakmış durumda olduğunu gösteriyor. Türkiye’de işsizliğin “dar tanımlı” oranı (%8,6) makul görünse de, atıl işgücü oranının 0’un üzerine çıkması, ekonominin gençleri ve kadınları istihdamda tutmakta zorlandığını, hatta görünmeyen işsizliğin görünenden fazla olduğunu gösteriyor. Bu durum, yalnızca ekonomik bir kırılganlık değil; aynı zamanda sosyal eşitsizlikleri artıran, üretkenliği düşüren ve yoksulluğu kronikleştiren bir yapısal tehdide işaret ediyor
MADALYONUN İKİ YÜZÜ
Madalyonun bir yüzünde pek çok mecrada yankılanan aşağıdaki cümleler artık milli ezgimize dönüşüyor.
“İş var da çalışmak istemiyorlar!”
“Yeni nesil çok tembel.”
“Bizim zamanımızda sabah ezanında kalkar işe giderdik!”
Madalyonun diğer yüzünde ise mülakatlara gitmiş, “deneyimin yok” denmiş. Gönüllü çalışmalardan bahsetmiş, “proje bazlı ne yaptın?” denmiş. Beklentisi büyük değil: biraz saygı, biraz gelişim, biraz sigorta. Ama sonuç hep aynı: “Sen daha pişmemişsin.” Ve tam da bu yüzden,
gençlerin tembelliği değil, sistemin tutarsızlığı sorgulanmadan; madalyonun sadece bir yüzüne bakarak yapılan her yargı hem gençlerin umudunu hem de toplumun geleceğini eksiltmeye devam........
© Yeni Şafak
